Yahya b. Mürre (r.a.) şöyle anlatıyor: Hz Ali (r.a.) geceleri mescide gidip nafile namaz kılardı. Biz de onu korumak için nöbet tutardık. Bir keresinde namazdan sonra gelerek
“Burada niçin bekliyorsunuz?” dedi
“Seni korumak için” dedik.
“Peki, beni göktekilere mi yoksa yerdekilere karşı mı koruyorsunuz?” dediğinde de
“Seni yerdekilere karşı koruyoruz” diye karşılık verdik. Bunun üzerine o şunları söyledi:
“Şunu biliniz ki gökte hüküm verilmedikçe yeryüzünde hiç birşey olmaz. Hiç kimse yoktur ki kaderi gelinceye kadar iki melek tarafından muhafaza edilmiş olmasın. Kaderi geldiğinde ise melekler o kişi ile kaderi arasından çekilir. Benim üzerimde de Allah (c.c.) tarafından görevlendirilen kuvvetli bir koruyucu vardır. Ecelim geldiğinde bu koruyucu aramızdan çekilecektir. Şunu da biliniz ki, kişi başına gelmesi takdir olunan şeylerin gelip kendisini bulacağına ve takdir olunmayan şeylerinse asla başına gelmeyeceğine inanmadıkça imanın tadına varamaz”.
– Hz. Ali (r.a.) hayatının son gecesinde hiç rahat edemiyor ve yerinde duramıyordu. Aile efradı onun bu halinden kaygıya düşerek aralarında fısıldaşmaya başladılar. Sonra da bu hususta onunla konuştular. Hz. Ali (r.a.) şunları söyledi:
“Hiçbir kul yoktur ki beraberinde kendisini gelecek tehlikelere karşı koruyan iki melek bulunmasın. Bu durum kişinin başına gelinceye kadar bu böyle devam edecektir. Kader geldiğinde melekler onunla kaderi arasından çekilirler!” Hz. Ali (r.a.) bunları söyledikten sonra mescide gitmek üzere evden çıktı ve yolda vuruldu.
– Muratoğulları kabilesinden bir kişi mescitte namaz kılmakta olan Hz. Ali’nin( r.a.) yanına gelerek
“Ey Ali (r.a.)! “Dikkatli ol! Çünkü bizim kabileden bazı kimseler seni öldürmek istiyorlar” dedi. Hz. Ali(r.a.) de ona şunları söyledi:
“Her insanın yanında, kader gelinceye kadar kendisini koruyacak olan iki melek bulunur. Kader geldiğindeyse bu iki melek o insanla kaderi arasından çekilirler. Ecele gelince, o, çok muhafazalı ve sağlam bir koruyucudur.”
(Muhammed Yusuf Kandehlevi; Hayatüs sahabe, Ashab(r.a.) Ahlak ve Sireti Bölümü 22. fasıl)