Halbuki mü’min gayur, kıskanç olur. Irz u namusuna halel verecek fenalıklardan kendini, ailesini ve yakınlarını titizlikle korur. Bu hususta kat’iyyen ta’vizkâr olamaz ve müsamahakâr davranamaz. Çünkü bu ona Allah (c.c.)’ın emridir ve emânetidir. Hâtemü’l-Enbiyâ (S.A.V) Efendimiz söyle buyurmuşlardır: (Kullan hakkında) Hz. Allah (c.c.)’dan daha kıskanç kimse yoktur. Bunun içindir ki fevâhişi (zina gibi çirkin fiilleri) açığını da gizlisini de haram kılmıştır.” Yine aynı bâbda şöyle buyurulmuştur: “Allah’ın gayreti, kıskançlığı, mü’min kulların Allah Teâlâ’nın haram kıldığı şeyleri islememeleridir.”
Ensâr’dan Sa’d İbn-i Ubâde (R.A) şöyle demiştir: “Karımla birlikte bir erkek görsem, hiç fırsat vermeden kılıcımın keskin ağzı ile onu vurur, gebertirim.” Bunun üzerine Peygamber (S.A.V) Efendimiz: “Sa’d’ın kıskançlığından hayret mi ediyorsunuz? (Sa’d, cidden gayur insandır) Ben, ondan daha kıskancım. Allah Teâlâ ise benden muhakkak daha kıskançtır.”
“Allah Teâlâ (herkesten ziyâde) gayret (kıskançlık) sahibi olduğu içindir ki fuhşiyatın her türlüsünü, açık olanını da, gizli olanını da haram kamıştır.”
(Müslim, Umdetü’l-Kaarî: 9/506-8)
Binaenaleyh bir mü’minin, eşine ve mahremlerine karşı kıskanç olması, onları yabancıların zehirli nazarlarından esirgemesi bir fazilettir, bir kemâl sıfatıdır.
(İslâm’da Tesettür ve Zinanın Hükmü, Sh.: 35-36)