Allahu Teala Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: “Ey Muhammed! Peygamberden azim sahibi olanların sabretiği gibi sen de sabret. İnkarcılar için acele etme.” (El Ahkaf -35.) Hz. Muhammed (s.a.v.)’in Allah (c.c.) yolunda gösterdiği sabır, sabredenlerin sabrının üstündedir; ona karşı direnenlerin çeşitli eziyetlerine tahammülü ise alimlerin tahammülünü aşar.
Ne zamanki amcası Ebu Tâlib vefât etti, Allah Resûlü (s.a.v.)‘e Kureyş’in eziyetleri arttı. Çeşitli düşmanlıklarla karşısına çıktılar. Allah Resûlü (s.a.v.) bu sefer Tâif’e yöneldi. Umulur ki Sakif kabilesi ona bir destek, Mekke’deki kavmine karşı bir yardımda bulunurdu. Fakat umulduğu gibi çıkmadı. O (s.a.v.)’i en kötü şekilde karşıladılar ve O (s.a.v.)’i en çirkin şekilde geri çevirdiler.
Buhari ve Müslim’in Hz. Aişe (r.a.) rivayet ettikleri bir ha-diste: “Ey Allah Resûlü (s.a.v.) Uhud  gününden daha zor bir günle karşılaştın mı?”, cevaben Allah Resûlü (s.a.v) şöyle buyurdular: “Seni kavminden gördüğümü gördüm, Akabe günü onlardan en zorlusuyla karşılaştım. Şöyle ki, Abdi Kelale oğlu Abidi Yaleyli oğluna kendimi arz ettim, istediğimi bana vermedi. Oradan yüzümde üzüntü ile ayrıldım. Ancak Sealib topraklarından ayrıldım. Başımı kaldırdım, bir de ne göreyim başımın üstünde bir bulut beni gölgeliyor. Dikkatlice bakınca orada Ceb-rail (a.s.)’i gördüm. Bana sesleniyor ve diyordi ki ‘Allahu Teala senin kavminin sana söylediklerini ve geri çevirdiklerini işitti. Onlar hakkında dilediğini emretmen için sana dağlar meleğini gönderdi.” Dağlar meleği bana nida etti, selam verdi ve sonra dedi ki: “Ya Muhammed! Hiç şüphesiz Allah Teala kavminin sana söylediklerini işitti. Ben dağlar meleğiyim. Bana emrini bildirmen için beni sana gönderdi. Eğer dilersen onların üzerine Ahşebeyn dağını geçireyim.” Allah Resûlü (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Allah (c.c.)’den dileğim onların soyundan Allah (c.c.)’ye kulluk eden ve O’na eş koşmayan kimselerin çıkmasıdır.”
(Muhammed Alevi Maliki, Kamil İnsan, s. 137)