Allâhü Te’âlâ’nın Âdem (a.s.)’dan Hz. Muhammed (s.a.v.)’e kadar, bütün peygamberleri teblîğ ile sorumlu tuttuğu din tektir. Adı da  islâm’dır.  Aynı dönemde, aynı bölgede veya farklı  bölgelerde birden fazla peygamberin teblîğ  ile sorumlu olduğu din de tektir ve islâm’dır. Sonra görevlendirilen peygamberler, önceki peygamberlerin şerîatlerinden, uygulamalarından bir kısmını uygulamaya devam etmiş, bir kısmını yürürlükten kaldırmıştır.
Bütün peygamberler yaşadıkları, görev yaptıkları dönemin insanlarını,  toplumlarını bir sonraki dönemin yeni  tesis edilecek kurallarını benimseyecek olgunluğa kavuşmaları için eğitmişlerdir.
Dînin adı tek olmakla beraber, Hz. Muhammed (s.a.v.)’e kadar peygamberler, içinde yetiştikleri ve yaşadıkları kavimlere dîni teblîğ ile sorumlu olmuşlardır. Tebliğlerinin tevhid ile ilgili kısmı evrensel olmakla birlikte görevleri  bölgeler, kavimler ve zamanla sınırlı olmuştur. Bütün peygamberlere ve getirdiklerine îmân eden, kendi Şerî’âtında   onların dönemine âîd hükümleri tasdîk eden Hz. Muhammed (s.a.v.) ile birlikte, din kemâle ermiştir. Kıyamete kadar âlemşümul (evrensel) peygamberlik görevi Hz. Muhammed (s.a.v.)’dedir. Önceki peygamberlerin dönemleri sona ermiş, Şerî’âtları yürürlükten kaldırılmış, ümmetleri, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in  teblîğe memur olduğu dînin,  yani  islâm’ın, Kur’ân’ın muhatabı olmuşlardır. Çağımızın insanı, yürürlükten kaldırılan kanunların, geçerliliğinin olmadığını bilebilecek olgunluktadır.
“Doğrusu Allah indinde din İslâm’dır (Allah yanında kendisinden razı olunan ve insanları saadete ulaştıracak olan hakk dîninin İslâm’dan ibaret olduğunda şüb-he yoktur.) O kitâb verilenlerin ihtilâf etmeleri ise, sırf kendilerine   ilim geldikten sonra aralarındaki bağiyden / ihtirastandır. Her kim de  Allah’ın  Âyetlerine  küfrederse,  şübhe  yok  ki  Allah hesabı serî görendir.”  (Âl-,  imrâns.19)
(Ahmet Tekin, Diyalogculara Kur’ân Dersi, 84-86.S.)