Allâh İlk Önce Nebî Efendimiz’in Nûrunu Yarattı

Allâh İlk Önce Nebî Efendimiz’in Nûrunu Yarattı. Nebî (s.a.v.) “Her türlü noksanlıklardan münezzeh olan Yüce Allâh, tüm mahlûkâtı yaratmadan önce, Peygamberinin (Hz. Muhammed (s.a.v.)’in) nûrunu kendi nûrundan yarattı. buyurdu

Allâhü Te‘âlâ bir Hadîs-i Kudsî’de Peygamberimiz (s.a.v.) için; “Sen olmasaydın, hiçbir şeyi yaratmazdım” buyurdu. Câbir b. Abdullâh (r.a.) bir gün Nebî (s.a.v.)’e şöyle sordu: “Ey Allâh’ın Resûlü (s.a.v.)! Allâh (c.c.) mahlûkâtı yaratmadan önce neyi yarattı?” Nebî (s.a.v.) “Her türlü noksanlıklardan münezzeh olan Yüce Allâh, tüm mahlûkâtı yaratmadan önce, Peygamberinin (Hz. Muhammed (s.a.v.)’in) nûrunu kendi nûrundan yarattı. O nûr, Allâh’ın dilediği kadar o hâli ile kaldı. O nûr, yaratıldığı zaman, mahluklardan hiçbir şey yoktu. Levh-i Mahfûz, kalem, cennet, cehennem, melekler, yerler ve semâlar, güneş, ay, insan ve cin… Kısacası hiçbir şey mevcûd değildi. Hz. Allâh mahlukâtı yaratmak istediği zaman, o nûru dört kısma ayırdı. Birinci bölümünden kalemi, ikinci bölümünden Levh-i Mahfûz’u, üçüncü bölümünden ise Arş-ı A‘zam’ı yarattı.
Allâh (c.c.) kalemi, yarattığı zaman, yüz boğum halinde yarattı. Öyle ki, bir boğumla diğer boğum arasında elli yıllık bir mesâfe vardı. Ve Hz. Allâh o kaleme yazmasını buyurduğu zaman, kalem: “Ne yazayım ya Rabb?” diye sordu. Yüce Allâh da “Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Resûlullâh” yaz, diye buyurdular. Bunun üzerine kalem şöyle dedi: “Bu Muhammed ismi ne kadar güzel ve yüce bir isimdir ki, onu kendi isminizle birlikte andınız. Bu isim, hangi kudsî kişinin ismidir?”

Hz. Allâh: “Ey kalem onu büyük bir edeble yaz. O isim, benim Habîbimin ismidir ki; Arş’ı, Lehv’i ve ey Kalem seni dahi onun nûrundan yarattım. Eğer onu yaratmasaydım, şu anda hiçbir mahluku yaratmazdım” deyince, Allâh (c.c.)’nun heybetinden kalem çatlayıp yarıldı” buyurmuşlardır.
Kalemin o sözü söyleyen kısmı kesildi. Herhâlde bunun içindir ki, kalem yarılıp kesilmedikçe onunla hiç bir şey yazılamamakta. Buradan çıkarılan ve önde gelen bir ma‘nâ da, Muhammed (s.a.v.) ümmetinin Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz’e karşı her türlü durumda son derece edebli olmaları gerektiğidir.
(Muhammed Kara Davud (rh.a.), Delâil-i Hayrât Şerhi, 119.s.)