Ebû’d-Derdâ (r.a.) der ki: “Allâh’ın, peygamberlerin yerine geçen ebdâl adlı bazı kulları vardır ki, onlar, yeryüzünün sütunlarıdır. Peygamberlik sona erince Allâh (c.c.), Hz. Peygamber (s.a.v.)’in ümmetinden bazı kimseleri peygamberlerin yerine geçirmiştir. Bu kimseler, ne oruç ve namaz çokluğu ne de güzel görünüşleriyle insanlara üstün olmuşlardır. Lâkin onların bu üstünlükleri, samimi Allâh korkusu, iyi niyet, bütün Müslümanlar hakkında temiz kalpli olmak, Allâh (c.c.)’un rızasını kazanmak için ciddi bir sabırla yine bütün Müslümanların iyiliğini istemek ve kişilik kaybına uğramadan tevâzu göstermelerinden ötürüdür. Bunlar, Allâhü Teâlâ’nın, seçkin kılıp kendine bağladığı kimselerdir. Bunlar, kırk arkadaş olup otuzu erkektir. Kalpleri, Hz. İbrahim (a.s.)’ın kesin inancı derecesinde bir imân taşır. Onlardan biri ölür ölmez Allâh (c.c.), onun yerine geçecek birini hazırlar.
Kardeşim, bir de şunu bilmen gerekir ki, onlar hiçbir şeyi lanetlemez, incitmez, hor görmez ve mağdur etmezler. Hiç kimseyi kıskanmaz ve dünya hakkında hırslı olmazlar. Onlar, insanların en faydalıları, en geçimlileri ve en cömertleridir. Alâmetleri cömertlik, karakterleri güler yüzlülük, vasıfları güven içinde olmaktır. Bugün korku, yarın ise gaflet içinde olmazlar. Lâkin onlar, göründükleri gibi olmaya devam ederler. Bir de kendileriyle Râbleri arasındaki durumları bakımından onları, hızlı rüzgarlar ve koşu atları dahi yakalayamaz. Kalpleri ise, Allâh (c.c.)’a yönelişle huzur bulur, O (c.c.)’a duydukları özlem ve hayırda yarış için yükselir.”
Ravi der ki, ben Ebû’d-Derdâ (r.a.)’a: “Bana bu vasıf kadar zor gelen bir vasıf işitmedim. Şimdi ben bu vasfa nasıl ulaşabilirim” dedim.
Ebû’d-Derdâ (r.a.) şöyle dedi: “Seninle bu vasfın en genişi arasındaki engeli ortadan kaldıracak olan yegâne husus, dünyayı sevmemendir. Çünkü sen dünyayı sevmediğin zaman, ahiret sevgisine yönelirsin. Ahirete olan sevgin nisbetinde de dünyaya az ilgi duyarsın.”(Resail-i İbni Abidin, s.430)