Ebu Hureyre’nin (r.a) rivayet ettiği bir hadiste, Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İnsanlara öyle bir zaman gelir ki, faiz yemeyen kimse kalmaz. Onu bilerek yemeyene de tozu bulaşır. Allâh (c.c.) en iyisini bilir; bunun manası şudur: O devirde herkes, faizin içine girer; her ne kadar bazıları faiz için çalışmasa bile, istemeden ve bizzat faiz kazanmadan, ona bulaşmış olur. Havadaki tozun burun deliklerine girmesi gibi. Bu, faizin çok yayılmasından ve onu giriş noktalarının çoğalmasından ileri gelmektedir. Bu yollar öyle yaygındır ki, ondan sakınmak mümkün olmaz.

Bir hadiste şöyle buyrulmuştur: “Faizden kazanılan bir dirhemin günahı, Yüce Allâh katında, İslâm’a girmiş bir kimsenin yaptığı otuz zinadan daha büyüktür.” Allâhü Te’âlâ, faizin günahının büyüklüğünü anlatmak ve ondan korkutmak için onda bulunan iki sıfatı zikretmiş; faiz yiyen bir kimsenin daha işin başında Yüce Allâh ve Peygamberi (s.a.v) ile savaşa girdiğini, sonunda ise cehennemde ebediyyen kalacağını bildirmiştir. Şu ayetler bu durumu ifade etmektedir: “Ey iman edenleri Allâh (c.c.)’tan korkun ve gerçekten mümin iseniz, faizden biriken parayı terk ediniz.” Bu ayette, mümin olmak için, faizin terk edilmesi şart koşulmuştur. Ayet şöyle devam etmektedir: “Eğer bunu yapmazsanız; Allâh (c.c.) ve Resulü tarafından faiz yiyenlere karşı açılmış savaştan haberiniz olsun.”

Allahü Te’âlâ, faizin haram olduğunu şöyle belirtti: “Allah, alış-verişi helal, faizi haram kıldı. Yüce Allah bütün bunlardan sonra, ondan vazgeçmeyen kimseyi, ebedi olarak cehennemle şöyle korkuttu: “Kim tekrar faize dönerse, işte onlar cehennemliktir, orada devamlı kalırlar.”’ Bu, şiddetli bir hitapla büyük bir azap bildiren bir ayettir.

(Ebû Tâlib El-Mekki, Kalplerin Azığı, c.4, s.601-602)