Peygamber (s.a.v.) Efendimiz ve Hz. Ebûbekir (r.a.) Sevr mağarasının önüne geldiklerinde Ebû  Bekir (r.a.) pek  ziyâde  mahzun  olarak:  “Yâ  Resûlallâh  (s.a.v.)! Beni öldürürlerse ne gam. Ben bir şahısım, amma Allah (c.c.)  göstermesin  sana  bir  ziyan  eriştirecek  olursa bütün  ümmetin  helâkına  sebeb  olur”  deyince  Resûl-i Ekrem  (sav.)  “Gam  çekme,  Allah  (c.c.)  bizimle beraberdir” diye teselli etti.  Mağarada bulundukları vakitte  Resûlullâh  (s.a.v.),  arkadaşı  olan  Ebû  Bekir (r.a.)’e  “Mahzun  olma  zîrâ  Allah’ın  inayeti  bizimle beraberdir.” buyurdular. Müşrikler dönüp gittikten sonra Ebû  Bekir (r.a.), “Yâ  Resûlallâh (s.a.v.)! Eğer içlerinden birisi şöylece önüne bakıverseydi bizi görürdü” deyince Resûl-i Ekrem (sav.) “Ya sen o iki refik hakkında ne zannedersin ki onların  üçüncüsü  Allah (c.c.) ola!” diye buyurdular.
Ebû  Bekir (r.a.) mağaraya girdi de bir delik gördü. Oradan yılan ve çıyan gibi bir muzır hayvan çıkıp da Resûl-i Ekrem (s.a.v.)’e zarar vermesin diye o deliği ayağıyla tıkayıp oturdu. Resûlullâh (s.a.v.) de ona dayanıp uykuya vardı. Hâlbuki o delikten bir yılan çıktı, Ebû  Bekir-i  Sıddîk  (r.a.)’in  ayağını  soktu.  Ebû  Bekir (r.a.), Fahr-i Âlem  (s.a.v.) uyanıp rahatsız olmasın diye ayağını çekmedi. Lâkin canı acıyıp gözlerinden yaş aktı ve göz yaşları  Resûl-i Ekrem (s.a.v.)’in mübârekyüzüne damlamakla uykudan uyandı. “Ne var yâ  Ebâ  Bekir?” diye sordu. O dahi  “Yâ  Resûlallâh (s.a.v.)! Ayağımı bir şey soktu amma beis yok. Anam, babam sana feda olsun.”  diye cevâb verdi. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) kalktı  yılanın  soktuğu  yere  tükürüğünü  sürdü  derhâl acısı geçti ve Hz. Sıddîk (r.a.) de şifâ buldu.
(Hz. Mahmûd Sami Ramazânoğlu (fcs), Hz. Ebûbekir (r.a.), 30-31)