Cenab-ı Hakk âyeti kerimede şöyle buyurmaktadır: “Rahmân, Arş’a istivâ etmiştir.” (Taha s. 5) Bu ve benzeri âyetlerdeki Cenab-ı Hakk’ın Arşa istiva etmesini, O’nun (c.c.) mekandan münezzeh olmasına zıt olarak anlamamak gerekir. İmâm-ı Azam Ebû Hanîfe (r.a.) buyuruyor ki: “Allâhu Teâlâ, kendisi için bir ihtiyaç olmaksızın Arş’a istiva etmiştir. Eğer Allah bir yerde yerleşip mekân tutmaya muhtaç olsaydı, âlemi yoktan var etmeye ve idareye muktedir olamazdı. Hâlbuki Yüce Allah bundan münezzehtir.” (İmâm Ebû Hanîfe, el-Vasıyye) İmâm eş-Şâfi’î (r.a.), el-Fıkhu’l-Ekber (s. 17) isimli eserde şöyle der: “Eğer “Allâhu Teâlâ, “Rahman Arş’a istiva etmiştir” buyurmuştur” denirse şöyle cevap verilir: “Bu âyetleri olduğu gibi kabul edip, araştırma yapmamalı ve bunlar üzerinde konuşmamalıdır. Çünkü kişi ilimde rüsuh (derin kavrayış) sahibi olmadığı zaman şüpheye ve vartaya düşmemekten emin olamaz. Onun, Allâhu Teâlâ’nın sıfatları hakkında, zikrettiğimiz gibi inanması gerekir. Allâhu Teâlâ’yı hiçbir mekân ihata edemez. O’nun üzerinden zaman geçmez. O, hudut ve son noktalara sahip olmaktan münezzehtir; mekân ve yönlerden müstağnidir. “O’nun benzeri hiçbir şey yoktur.” (Şûrâ s. 11) İbn Hâcer el-Askâlânî, İmâm Malik (r.a.)’in şöyle dediğini nakleder: (Arş, Allâhu teâlânın istikrâr yeri değildir.)” (Fethu’l-Bârî) İmâm Zeynelabidin Ali bin Hüseyin (r. anhuma) şöyle demiştir: “Seni noksanlıklardan tenzih ederim. Sen Allâh’sın. Senden başka bir İlâh yoktur. Seni mekân kuşatmaz. Sen hissedilmez ve dokunulmazsın” Hz. Ali (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, kendisine “eynellah= Allah nerededir?” diye sorulduğunda şu cevabı vermiştir: “Nerede?” sorusunun ihtiva ettiği yeri) yaratan Allah için “Nerede?” sorusu sorulur mu?”
(Kitabu kavafili’l-cariye, s.2)