Kişinin, eşini ve akrabalarını kıskanması îmandan kay- naklanmaktadır. Bunun aksine, onların açık meşrepte olmalarına ve lâubalî bulunmalarına ses çıkarmamak ise düşük ve alçak bir vasıf olan münafıklık vasfından kaynaklanmaktadır.
“Eşini kıskanmak îmândandır.” (Camiü’s-Sağir, 3/2804)
Abdullah b. Mes’ud’un (r.a.) şöyle dediği anlatılır: “Bir insan için, ayıpların en kötüsü, gayretli yâni, kıskanç olmamasıdır. Sizden biriniz, karısının veya anasının çarşıda insanlara sürtünerek geçmesinden utanmaz mısınız?”
Muğire b. Şube, Sa’d b. Ubade (r.a.)’nin şöyle dediğini anlatır:
Eğer karımın yanında bir erkek görsem, ona kılıcımı vururum. Hiç acımam. Onun bu sözü, Resûlullâh’a (s.a.v.) ulaşınca, şöyle buyurdu: “Sa’d’in sözüne hayret mi ediyorsunuz? Vallahi ben, ondan daha kıskancım. Bunun içindir ki, Allâhü Te‘âlâ, fuhşun hem zahirini hem de bâtınını yasak etti. Böyle olunca, Allah’tan özür beyanı isteyecek hiç kimse yoktur. Bunun içindir ki, Allâhü Te‘âlâ, müjdeci ve çekindirici peygamberler gönderdi. Artık hiç kimse, Allah’tan ayrıca bir övgü beklemesin. Cennet vaadi de bunun içindedir.”
Hz. Ali’nin (r.a.) şöyle dediği anlatılır:
“Duydum ki, kadınlarınız çarşıya, pazarlara çıkar, kötü kimselerle itişirler. Allah kıskanç olmayan mü’mini ayıplar.”
Allah’a ve Resûlü (s.a.v.)’e göre, deyyuslardan daha kötü kimse yoktur. Bu mânâ; Resûlullâh (s.a.v.)’den şöyle anlatıldı: “Allâhü Te‘âlâ, deyyus olan erkeğe ve deyyus olan kadına lanet eder.”
Deyyus odur ki, karısını kıskanmayıp, onun yabancı erkeklerle düşüp kalkmasına razı olur. Deyyus kadın ise, kocasının yabancı kadınlarla münasebetine razı olandır.
(Ebû’l-Leys Semerkandi, Tenbihü’l Gafilin, 879-880.s.)