Allah (c.c.)’ın takdîr buyurduğu, bütün hükümleri üç kısımdır:
1- Dileyip sevdiği ve emir buyurduğu hükümler,
Farzların yerine getirilmesini istemesi gibi.
2- Dileyip sevdiği, fakat emretmediği hükümler,
Nafile ibadetler gibi.
3- Dilediği, fakat ne sevdiği ne emir buyurduğu
hükümler: Günahlar gibi.
Allah (c.c.)’ın kazası dört çeşittir:

  1. a) Tâatleri,
  2. b) Ma’siyetleri,
  3. c) Nimetleri
  4. d) Belâ ve musibetleri kaza buyurması.

Bu hususta izlenecek doğru yol şudur; Allah Celle ve Alâ bir kulunu tâat yönüne ilettiğinde kul, ilâhî tevfîka mazhar olabilmek için, var gücüyle ve ihlasla tevcihi karşılamalıdır.
Zira Cenab-ı Hak (c.c.)
“Bizim uğrumuzda mücahede edenlere elbette yollarımızı gösteririz” buyuruyor.        (El-Ankebût: 69)
Allah Teâlâ (c.c.) bir kula ma’siyetle hükmetmişse kul, işlediği günahlar akabinde derhal tevbe ve istiğfar etmeli, pişmanlık duymalıdır, ki Allah (c.c.) tevbesini kabul buyurup kendisini yarlığasın.
Çünkü bir âyette şöyle buyuruluyor.
“Şüphesiz ki Allah hem çok tevbe edenleri sever, hem çok temizlenenleri sever.”      (El-Bakara: 222)
Hâlık Teâlâ (c.c.) bir kula nimetle hükmetmişse (nimetler vermişse) bu kulun vazifesi Allah’a şükretmek ve cömert davranmaktır.
Böyle hareket ederse Allah Celle ve Alâ’nın:
“…Andolsun, şükrederseniz, elbette sizi (nimetinizi) artırırım. Andolsun, nankörlük ederseniz hiç şüphesiz benim azabım cidden çetindir.” (İbrahim: 7) âyeti mucibince malını artırarak kendisine lutuflar yağdırır.         (Sevadü’l A’zam, Sh: 18)