Kur´ân-ı Kerim’de açıklandığına göre: “Allah katında makbul din, İslâm Dini´dir.” (Al-i İmran 19) İnsanların, ilk zamanlardan beri tuttukları, bağlandıkları tek ve umûmî din de, İslâm Dini, Tevhid Dini´dir. Gelmiş, geçmiş bütün Peygamberler, İslâm Dininin esaslarını tebliğe çalışmışlar, bu dinde can vermiş, can vermeyi özlemişlerdir.
Âdem (a.s.)´dan sonra, Ebülbeşer olan, başka bir deyişle: “Tufandan sonra (İkinci Âdem Baba diye tanınan) Nuh Aleyhisselâm, Müslûmandı.” (Yûnus 72)
“Peygamberler atası İbrahim Aleyhisselâm da, Onun oğulları ve torunları da, Müslüman idiler.” (Bakara 130-133)
Yûsuf Aleyhisselâm da, Allah (c.c.)´ya “…Benim canımı, Müslüman olarak al…” diye dua etmiştir. (Yûnus 101)
Mûsâ Aleyhisselâmın, Firavun’u davet ettiği Din de, İslâm Dini idi. Bunu, hem Mûsâ Aleyhisselâm, hem Firavun´ın imân ve ihtida eden sihirbazları ve hattâ bizzat Firavun bile ikrar ve ifâde etmiştir. Mûsâ Aleyhisselâmdan sonra, İsrail oğullarına Peygamber olarak gönderilen İsâ Aleyhisselâm da, Müslümanlık ve Tevhid akîdesini tebliğ etmiş: “Şüphe yok ki, Allah, benim de, Rabb´ım, sizin de Rabb´ınızdır.” (Meryem 136)
Öyle ise, O (c.c.)’ya ibâdet ediniz!
İşte, doğru yol budur! demiş, onlardan, küfr ve inkâr taştığını hissedince de “Allah´a doğru giden yolda, bana yardım edecekler kimdir?” dediği zaman, Havarileri de “Biziz Allah´ın yardımcıları! Allah´a, inandık. Sen de, ey İsâ! Şâhid ol ki, biz, muhakkak Müslümanlarız!” demişlerdir. (Al-i İmran 3/51-52)
“Allâh nezdinde hak dîn İslâm’dır.” (Âl-i İmran s. 19)
“(İnsanları) Allah´a (iman ve ibâdete) davet edenden, (Kendisi de iyi amel (ve hareketlerde bulunandan ve: ben, Müslümanlardan´ım!” (Fussilet S. 33) diyenden daha güzel sözlü kim olabilirdir?
(Asım Köksal, Peygamberler Tarihi)