“Allahü Teâlâ, kendisi için bir ihtiyaç ve (Arş’ın üzerine) istikrar (yerleşme, mekân tutma) olmaksızın Arş’a istiva etmiştir. O, Arş’ı da diğer mahlûkâtı da korumaktadır. Eğer (Arş’a ve bir yerde yerleşip mekân tutmaya) muhtaç olsaydı, tıpkı mahluklar gibi alemi yoktan var etmeye ve idareye muktedir olamazdı. (Bir mekânda) oturmaya ve karar kılmaya muhtaç olsaydı, Arş’ı yaratmadan önce Allahü Teâlâ nerede idi? Yüce Allah bundan münezzehtir.” (İmam Ebû Hanîfe, el-Vasıyye)
İmam eş-Şâfi’î rahimehullah, el-Fıkhu’l-Ekber isimli eserde şöyle der: “Eğer “Allahü Teâlâ, “Rahman Arş’a istivâ etmiştir” buyurmuştur” denirse şöyle cevap verilir:
“Bu (türlü) ayetler bunlara ve benzerlerine, ilimde derinleşmek arzusunda olmayan kimseleri cevap vermede şaşkınlığa sürükleyen müteşâbihâttandır. Yani bu kimseler bu türlü ayetleri olduğu gibi kabul edip, araştırma yapmamalı ve bunlar üzerinde konuşmamalıdır. Çünkü kişi ilimde rüsûh (derin kavrayış) sahibi olmadığı zaman şüpheye ve vartaya düşmemekten emin olamaz. Onun, Allahü Teâlâ’nın sıfatları hakkında, zikrettiğimiz gibi inanması gerekir. Allahü Teâlâ’yı hiçbir mekân ihata edemez. O’nun üzerinden zaman geçmez. O, hudut ve son noktalara sahip olmaktan münezzehtir; mekân ve yönlerden müstağnidir. [Meâlen:] “O’nun benzeri hiçbir şey yoktur.” (Şûrâ s.11) (İmam eş-Şâfi’î, el-Fıkhu’l-
Ekber, Allahü Teâlâ için hareket ve bir yerden başka yere geçmek mevzu edilemez. Bunlar cisme âit özelliklerdir. Allahü Teâlânın şekli ve sûreti yokdur. Bunlar da cisme âit sıfat ve hâllerdendir. Allahü Teâlânın nihâyeti (sonu) yoktur. Çünkü nihâyet, ölçülebilen şeyler için kullanılır. Allahü Teâla ise, bundan münezzehdir. Allahü Teâlâ cisimdir ve cismin gerekleri Onda vardır diyen kâfir olur. İbn Teymiyye’nin iddia ettiği gibi, Allah Teala “arş” ya da “sema” da gerçekten duruyorsa bu durumda, “bu ikisini yaratmadan önce nerede ikamet ediyordu?!” problemi ortaya çıkmaktadır.
(İmam Turpuştî, Turpuştî Risâlesi s.53)