Allah (c.c.)’ı ananı, Allah (c.c.)’ın da ana­cağını yine Cenâb-ı Hakk (c.c.) kendisi haber veriyor. “Siz beni zikredin, ki ben de sizi zikr ede­yim.” (Bakara: 152) buyuruyor.
Kurtuluşu için kişinin ana meselesi yürek­ten Allah (c.c.) diyebilmesi, Hakk’ı bol bol anabilmesidir.
Bu mevzuda Hadis-i Şerifler de vardır. Pey­gamberimiz (s.a.v.): «Gafiller arasında Allah’ı zik­reden, kuru çalılar arasındaki yeşil ağaç gibidir.» (Ebu Nuaym, Beyhâki) buyurmuştur.
«Yine «Gafiller arasında zikreden, kaçanlar arasında kahramanca harp eden gibidir.» (İhya-i Ulûmi’d-Din.) buyurmuştur.
Bir Kudsi Hadis’de de şöyle buyuruluyor: «Kulum, beni zikredip dudaklarını benim için kıpırdattığı müddetçe ben kulumla beraberim.» (İbn-i Mâce)
Yine Resûl-i Ekrem (s.a.v.)’e hangi amel da­ha faziletlidir, diye sorulunca: «Dilin Allah, Allah (c.c.) derken ölmendir.» buyurmuştur. (Taberâni ve Beyhâki)
Gerçek mü’min Allah (c.c.) lafza-i Celâlini duyduğu veya andığı zaman, kalbi ve bedeni titreyen, ürperen kimsedir.
İnsanın kalbi Allahû Teâlâ’ya âtıl kalmama­lıdır. Bunun için çalışmalıdır. Ancak bu şekilde kalp, Allah (c.c.)’tan gayrisinden temizlenir ve ızdırapdan sükûnet bulur.