Şübhesiz mahlûkların tâkat ve kudretleri olmadığı halde Allâhü Te‘âlâ varlıkları yarattı. Zira mahlûklar zaîf ve âcizdirler.
Allâh (c.c.)’ün birliğine inanan ümmet-i Muhammed (s.a.v.)’in hepsi hakikî mü’mindir. Allâhü Te‘âlâ, onların yaratıcısı, onları rızıklandırıcı ve onları hıfz edicidir. Çünkü Allâhü Te‘âlâ: “Allah öyle bir Allah ki, sizi halk etti. Sonra sizi rızıklandırdı, sonra sizi öldürür. Sonra diriltir ve sonra O’na (Allah’a) dönersiniz.” (Rûm s. 40)
Kazanç te’min etmek helâldir. Ve helâlden mal toplamak helâldir. Haramdan mal elde etmek haramdır.
İnsanlar üç sınıf üzeredir:
1- Îmânında ihlâslı mü’min,
2- Küfründe inâd eden kâfir ve
3- Îmânında iki yüzlü münâfıktır.
Ve Allâhü Te‘âlâ mü’mine ameli, kâfire îmânı ve münâfıka ihlâsı farz kıldı. Zîrâ Allâhü Te‘âlâ:
“Ey insanlar! Rabbinizden korkun!” (Hac s. 1) buyurmuştur. Yâni, ey mü’minler itâat edin, ey kâfirler imân edin ve ey münâfıklar ihlâslı olun, buyurmaktadır.
Kudret (iş yapma yetkisi), iş ile beraberdir. Fiilden evvel kudret yoktur. Çünkü; eğer kudret işten evvel (kulun işinden evvel) olsa, kul iş zamanında Allâhü Te‘âlâdan müstağnî olur. (Yani Allâhü Te‘âlâya ihtiyacı olmadan işini görmesi lâzım gelir.) Zîrâ Allâhü Te‘âlâ:
“Allah zengindir. Halbuki siz fakir ve muhtaçsınız.” (Muhammed s. 38) buyurmuştur.
Eğer kudret işten sonra olmuş olsaydı, işin mümkün olmaması lâzım gelirdi, sebebi ise, kudretsiz ve tâkatsiz işin meydana gelmesi mümkün değildir.
(İmâm-ı A‘zam (r.a.),
Müslümanlara Vasiyeti, 29-31.s.)