Allâh ta‘âlâ Birdir. O (c.c.)’ün birliği, sayı cinsinden değil, ortağı olmamasından dolayıdır. Doğurmamıştır, doğurulmamıştır. O (c.c.)’ün hiçbir dengi de yoktur.
Burada “doğurmamak ve doğurulmamak” kelimeleriyle, hıristiyanların ve yahudîlerin Hazret-i Îsâ ve Uzeyr (a.s.) hakkındaki sözleri reddedilmiştir.
“Vahid” kelimesi sayıların başlangıcı olan ve ikinin yarısı bire denilir. Bazı kerre de eşi, benzeri, ortağı olmayan için kullanılır. Allâh ta‘âlâ zâtı ve sıfatları bakımından eşi, benzeri ve ortağı yoktur, demektir.
Burada ayrıca felsefecilerin, “akıl vâcibu’l-vücûddan doğmuştur” sözleri de reddedilmiştir. Onların bu sözleri bâtıldır. Çünkü Allâh ta‘âlâ, Samed’dir. Yani her şey kendisine muhtaç, O hiçbir şeye muhtaç değildir.
Mevcûdâtta O (c.c.)’ün hiç bir misli de yoktur.
Cisim değildir. Çünkü ölçülmez, parçalanmaz, tasavvur mümkün değildir. Cevher değildir, kendisinde arazlar bulunmaz. Araz değildir, çünkü arazlar cevherlerde bulunur.
Cenâb-ı Hakk, yarattığı şeylerden hiçbirine benzemediği gibi, yaratılanların hiç biri de ona benzemez. Zâtî ve fiilî sıfatları ile ezelden ebede Bâkî’dir.
Allâh ta‘âlânın isim ve sıfatlarından hiçbiri hâdis, yani sonradan olmuş değildir.
(Fıkhı Ekber Şerhi, Çev. Ahmet Karadut, 238-239.s.)