Ubeydullâh b. Muhammed b. Âişe anlatıyor:
Bir dilenci, Mü’minlerin Emîri Hz. Alî (k.v.)’nin kapısını çaldı. Hz. Alî (k.v.) de Hasan veyâ Hüseyin (r.a.)’e:
“- Annene git, altı dirhem bırakmıştım, bir tanesini al da gel.” dedi. Hasan (r.a.) veyâ Hüseyin (r.a.) gitti ve geri döndü.
“- Annem, altı dirhemi un almak için bıraktığını söylüyor.” dedi. Bunun üzerine Alî (k.v.):
“- Bir insanın bir şeyi Allâh (c.c.) yoluna sarfetmesi, kendi elinde tutmasından daha hayırlı olmazsa o kişinin imânı tam olmaz.” dedi ve altı dirhemi de göndermesini istedi. Hz. Fatıma (r.a.) içerden altı dirhemi gönderince Hz. Alî (k.v.), onları fakire verdi. Adam daha henüz uzaklaşmamıştı ki devesini satmak isteyen bir adam geldi, Hz. Alî (k.v.):
“- Kaç paraya?” diye sordu. Adam da:
“- Yüzkırk dirhem” dedi. Hz. Alî (k.v.) de:
“- Parasını sonra ödemek üzere bırak.” dedi. Adam deveyi oraya bıraktı ve gitti. Az sonra bir başka adam geldi ve:
“- Bu deve kimin?” diye sordu. Hz. Alî (k.v.):
“- Benim” deyince, O:
“- Bana satar mısın?” dedi.
“- Evet” cevâbını alınca:
“- Kaça?” dedi. Hz. Alî (k.v.) de:
“- İkiyüz dirheme” dedi. Adam:
“- Tamâm kabûl ettim” dedi ve ikiyüz dirhemi verip, deveyi aldı. Hz. Alî (k.v.), deveyi aldığı adama borcu olan yüzkırk dirhemi verdi ve Fatıma (r.anhâ)’ya altmış dirhem getirdi. Hz. Fatıma (r.anhâ) dirhemleri görünce:
“- Bunlar nedir?” diye sordu. Hz. Alî (k.v.) de Resûlullâh (s.a.v.)’in ifadesiyle:
“-Allâh (c.c.)’ün bize (Kim ki iyilik eder, onun on misline nail olur.)” (Enam s. 160) âyetiyle vadettiği şey.” dedi.
(M. Yûsuf Kandehlevî (rh.a.),
Hadîslerle Müslümânlık, 2.c. 738.s.)