Hz. Hasan (r.a.), İbn Mülcem tarafından hançerle ağır
şekilde yaralanan babası Hz. Alî (r.a.)’in huzuruna ağla-
yarak girdi. Hz. Alî (r.a.) ona niçin ağladığını sordu. O da:
“Sen âhiretin ilk, dünyanınsa son gününde bulunduğun bir
sırada nasıl ağlamayayım?” cevâbını verdi. Bunun üzerine
Hz. Alî (r.a.):
“Oğlum! Dörder nasihatten oluşan şu sözlerimi iyi dinle
ve sak ın bunları unutma. Çünkü bunları unutmadığın
sürece hiç bir şey sana zarar veremez” dedi. Hz. Hasan
(r.a.)’in: “Babacığım! Bunlar nedir?” demesi üzerine de
şöyle buyurdular: “En büyük zengînlik akıl, en büyük
fakîrlikse ahmaklıktır. En büyük cehalet (bilgisizlik), kendini
beğenmişlik; en büyük şeref de güzel ahlâktır.” Hz. Hasan
(r.a.):“Babacığım diğerleri nelerdir?” diye sorunca Hz. Alî
(r.a.) şunları söyledi: “Sakın ahmaklarla arkadaş olma.
Çünkü ahmak bir insan fayda vereyim derken sana zarar
verir. Sakın yalancılarla dost ve arkadaş olma! Çünkü böyle
bir insan sana uzakları yakın, yakınları ise uzak gösterir.
Sakın cimrilerle dost olayım deme; çünkü ihtiyacın olan
şeyleri senden esirger. Sakın kötü insanlarla arkadaşlık
yapma; çünkü kötüler seni çok ucuz bir şeye dahî satarlar.”
Hz. Alî (r.a.), oğlu Hz. Hasan (r.a.)’a sonra şunları söylediler:
“En iyi dost güzel ahlâk, en iyi arkadaşsa akıldır. Edeb de en
güzel mirastır, insanın kendisini beğenmesinden daha
büyük vahşet yoktur.”
Hz. Alî (r.a.), oğlu Hasan (r.a.)’e şöyle nasihat ettiler:
“Söyleyene değil, söylediği şeylere bak. Menfaate dayanan
bütün dostluklar bir yerde kesilmeye mahkûmdur.” Not: Dört
Halîfe serisinin bir sonraki yazısı 5 Ağustos’tadır.
(M. Yûsuf Kandehlevî (r.h.), Hayatü’s-Sahâbe, 4.c, 261-262.S.)