İmâm Tahavî bu husûsta, Esma Bint-i Umeys (r.anha)’dan iki tarikten Mişkilü’l-Asar hadîs rivâyet etmiştir:
“Peygamber (s.a.v.)’in, mübârek başı Hazreti Alî (k.v.)’in kucağındayken, kendisine vahyolundu. İmâm Alî (k.v.) ikindiyi, güneş batıncaya kadar kılmamıştı. (Resûlullâh (s.a.v.)’den) O vahiy hali geçtikten sonra buyurdu:
– Yâ Alî, ikindiyi kıldın mı?
– Hayır! Kılamadım. Bunun üzerine Allâh Resûlü (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Allâhım, O, şüphesiz senin ve Resûlü’nün tâatındaydı, güneşi ona geri çevir!”
Esma (r.anha) dedi ki:
“Onu gördüm. Battıktan sonra tekrar doğdu, dağlar ve yerin üzerinde durdu. Bu Hayber’in es-Sahbâ semtindeydi.” (Buhari,Tirmizi)
Denildi ki: Bu hadîs sabittir ve râvileri de sika (kendilerine güvenilen kimseler)dir.
İmâm Tahavî naklediyor: Sâlih oğlu Ahmed diyordu ki:
İlmi kendine yol (meslek) edinen kimse için, Esma (r.anha)’nın naklettiği hadîsi ezberlemekten yüz çevirmesi yakışık almaz. Çünkü o, Nübüvvet alâmetlerindendir.
Ayrıca Ebû İshâk’tan şöyle rivayet edilmiştir:
“Peygamber (s.a.v.) İsra gecesi geri döndüğü zamân yoldaki kâfilenin durumundan kavmini haberdâr etti
– Peki kâfile ne zamân gelir acaba? diye sordular.
– Çarşamba günü! buyurdu.
Çarşamba günü geldi, Kureyş yolda beklemeye koyuldu. Akşam olup kâfile gelmeyince Allâh (c.c.)’nun Resûlü (s.a.v.) duâ etti. Güneş(in) batması durdurulup gündüz bir saat daha uzatıldı.”
Nebi (s.a.v.) Hz. Ali (r.a.) hakkında şöyle buyurmuştur: “Ali’yi seven beni sevmiş olur. Ali’ye buğz eden bana buğz etmiş olur. Ali’ye eziyet eden bana eziyet etmiş olur. Bana eziyet eden dahi Allah’a eziyet etmiş olur.” (Buhari, Müslim)
(Kadı ‘Iyâz, Şifâ-i Şerîf, s. 281)