“Aranızda mallarınızı haksızlıkla yemeyin; bildiğiniz halde günaha girerek insanların mallarından bir kısmını yemek için onu hakimlere aktarmayın.” (Bakara s. 188)
Yani sizin olmadığını bilip durduğunuz halde başkalarının haklarını alıp size vermeleri için hakimlere rüşvet yedirmeyin.
Ebû Hüreyre (r.a.)’den Resûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurdu dediği rivayet olunmuştur:
“Bir hükmü ita (verme) ve istihsal (alma) hususunda rüşvet verene de, alana da Allâh (c.c.) lanet etsin.”
Rüşvet veren kimse verdiği rüşvetle birisine haksızlık yapmayı veya hakkı olmayan bir şeyi elde etmeyi amaçlıyorsa lanete uğrar. Hâkime gelince: Ona mutlaka haramdır. Başka bir hadiste: “Lanet, rüşvete aracı olanadır” buyurulmuştur.
İmam Ebû Ömer el-Evzaî Beyrut’ta ikamet ediyordu. Bir gün bir hristiyan kendisine gelir ve:
“Baalbek vâlisi bana zulmetti, ona bir mektup yazmanızı istiyorum” der. Yanında bir kırba da bal getirir. İmâm Evzaî: “Dilersen balını almayıp mektup yazayım. Dilersen balını kabul edeyim (ama mektup yazmam o zaman)? Nasranî, mektup yazmasını istedi. O da valiye “bu hristiyandan aldığın haracı biraz hafiflet” diye yazdı. Adam getirdiği bal dolu kırbayı ve mektubu aldı, Evzaî’nin yanından ayrıldı. Valiye gitti. Mektubu valiye verdi. Vali de imamın şefaatıyla (aracılığıyla) onun haracından otuz dirhem düştü.
Bu mevzu ile alakalı hadislerden biri de Ebû Davud (r.a.)’ın Sünen’inde, Ebû Ümamet’ül-Bahılî’den rivayet ettiği şu hadistir: Resûl-i Ekrem (s.a.v.) bu hadislerinde şöyle buyuruyor: “Kim ki bir adama şefaatçi (aracı) olur, buna mukabil ona bir hediye verilirse riba kapılarından büyük bir kapıya gelmiş olur.”
(İmâm Zehebi, Büyük Günâhlar, s.119)