“Hileli ölçü ve tartı sebebiyle sizden evvelkiler helak, oldular. Bunlar hakkında Allah’tan sakınınız.” (İmâm Şarani)
Teraziyi doğru tutmak, yalnız alışverişte ticarî ahlâkın değil aynı zamanda bütün muamelelerde ve maneviyatta adaletin ifadesidir. Mülkün temeli de adalet olduğuna göre bu hasletten mahrum ve uzak kalan toplulukların çok büyük sarsıntılar ve çöküntüler geçireceği akılla da sabit bir gerçektir.
“Eksik ölçüp tartanların vay haline! Onlar insanlardan kendilerine bir şey aldıkları zaman tam ölçerler. Kendileri başkalarına bir şey ölçtükleri veya tarttıkları zaman eksik ölçer ve tartarlar. Onlar tekrar dirileceklerini zannetmiyorlar mı?” (Mutaffifin S, 1-4)
Ölçü ve tartıda hile yapanlar, yırtıcı canavarlardan daha fenadır. Canavarlar, azıklarını birbirinin sırtından değil, başkalarından temin ederler, birbirine kıymazlar. Şu halde hileci kişiler, surette insan görünseler de siret, tabiat ve ahlâkta canavardan aşağıdırlar.
Şu halde ahlâkiyatta, âdetlerde, ibâdetlerde ve manevî muamelelerde tam alıp noksan verme bulununca maddiyatta tam alıp noksan vermeye bildirilen azâbın maneviyata da ulaşacağı şüphesizdir.
Hem ilâhî emirler hem de ilim ve akıl, müslümanlara, bu farza çok dikkat etmelerini bildirmektedir. Belki de bugün müslümanların alışveriş ve ticarî hayatta birçok zayıflıklara ve buhranlara düşmeleri, bu emre gerektiği kadar dikkat ve ehemmiyet vermemelerinden ileri gelmektedir. Çünkü terazinin ibresini nefsaniyete doğru eğmek, adaletin ve dolayısıyla İslâm’ın terk edilmekte olduğunun tehlikeli bir işaretidir ki, böyle bir sapmanın olduğu yerden Allah’ın rahmetinin, bolluk ve bereketinin, nusret ve inâyetinin çekilip uzaklaşacağı muhakkak olduğu gibi öyle bir yerde ıstırap, kin, husumet ve mahrumiyet tohumlarının da çimlenmeye başlayacağı şüphesizdir.
(Ahmet Kemaleddin Üstün, 54 Farz Şerhi, s.351-353)
10 Cemaziyelahir 1438, Mevlâna Takvimi