Ahiret için Çalışmak
Ahiret için Çalışmak. Âhiret menfaatine aykırı düşen şeyleri, insanoğlu tabiatiyle değil, aklı ile kerih görmeli ve kabûl etmemelidir. Kötü neticelerini düşünerek tatlı olduğu hâlde onlardan uzak kalmalıdır.
Resûl-i Ekrem (s.a.v.) duâsında: “Allâh’ım dünyâ ve âhiretin şerefine ulaştıracak râhmetini isterim” buyurmuştur. Diğer bir duâsında: “Allah’ım, dünyânın mihnet ve meşakkatinden, âhiretin azabından beni koru” buyurmuştur. Hulâsa, âhiret saâdetini sevmek, Allâh (c.c.) sevgisine münâfi olmadığına göre, dünyâda sıhhât, selâmet, huzûr ve âfiyette olmayı istemek, elbette Allâh (c.c.) sevgisine aykırı değildir. Çünkü dünyâ ile âhiret ayrı ayrı iki hâlden ibâret olup biri diğerinden daha yakındır.
İnsânoğlu, yarının huzûr ve refâhını isteyebilirken, bugünün saâdetini istemesinde neden mahzûr olsun? Yarının huzûrunu istiyor; çünkü yakında, yarın kendisi için hâil olacak, halbuki bugünü şu ânda içinde bulunduğu hâl-i hâzırdır.
Elbette bugünün huzûrunu da sever. Şu kadar var ki, peşin isteklerin bâzıları ahiret faydalarına aykırı düşer ve âhiret sevâbına mâni olur. Onlar, Peygamberlerin, velilerin kaçındıkları ve kaçınılması ile emrettikleri şeylerdir. Diğer bâzıları da âhiret faydalarına mâni değildir. Onlar da Peygamberler ve velîlerin yapmasından çekinmedikleri, evlenmek, helâlinden yiyip içmek, giyip kuşanmak ve benzeri şeylerdir.
Ahiret menfaatine aykırı düşen şeyleri, insanoğlu tabiatiyle değil, aklı ile kerih görmeli ve kabûl etmemelidir. Yâni midesi almıyor, canı çekmiyor diye değil, kötü neticelerini düşünerek tatlı olduğu hâlde onlardan uzak kalmalıdır. Meselâ, sultânın hazırladığı nefis yemekleri insanın midesi çeker ve canı arzû eder; fakat bu yemeklerden yediği takdirde elinin kesileceğini veya boynunun vurulacağını bilen bir kimse, ne kadar nefis olursa olsun bu yemeklere yaklaşabilir mi? İşte, âhiretine zarâr verecek şeylere de, bunun gibi yaklaşmamalıdır.
(İmâm-ı Gazâlî (r.âleyh), İhyâu Ulûmi’d-dîn, c.2, s.410)