Açık Yerlerde Rastgele Oturmamak
Efendimiz (s.a.v.)’in bizlere vasiyetlerinden birinde de, şer’î bir zaruret olmadan yollarda, cami ve mescidlerin önünde, evlerin dışarıyı gören açık yerinde, mescidlerin pencerelerinde ve benzeri yerlerde çökülüp oturulmaması buyurulmaktadır. Günümüzde birçok insanlar, bu ahde hıyanet etmektedir. Elinde sanatı olmayan, iş yapmayan, çalışmayan, bir ilim dalıyla uğraşmayan, ibâdet etmeyenlerin dükkânların önünde y
ollarda, mescid kapılarında tembel tembel oturup gelip geçenleri seyrettiklerini, ne iyiliği emrettiklerini ve ne de bir kötülüğü önlemeyi düşündüklerini görmekteyiz. Hatta çoğu defa oturdukları yerde önlerinden geçen bilginler, salih kişiler, sapıklar, zâlimler, cimriler gibi kimseler hakkında ve gıyabında dedikodu yaparlar, ileri geri konuşurlar ve söylemedikleri bir şeyi bırakmazlar. Cami ve mescidlerin önünden kalkıp gitmediklerinden böylece günâh üzerine günâh kazanmış olurlar.
Şeyh Neccar oğlu Eminüddin (r.âleyh), bir dükkân veya bir mescidin kapısı önünde oturanlara şiddetle davranarak, “Mescidler insanların namaz kılmaları, Allâh (c.c.)’u anmaları ve insanların Allâh (c.c.)’un huzurunda bulunmaları için yapılmış özel binalardır. Allâh (c.c.)’un huzurunda, özel evinde oturmaya gücü yetmeyenler, çarşı ve pazara gitmelidir” derdi.
İmâm Buhârî (r.âleyh) şu hadîsi anlatır: Resûlullâh (s.a.v.), “Sakın yollar üzerine oturmayın” buyurmuşlar. Efendimiz (s.a.v.)’in bu sözünü duyanlar, “Ey Allâh’ın Resûlü (s.a.v.)! Bizler için bundan istiğna mümkün değil, yollar bizim toplantı mahallerimizdir, oralarda (işlerimizi) konuşuruz” derler. Efendimiz (s.a.v.) onlara, “Ola ki oturmak zorundaysanız, o takdirde yola hakkını veriniz” buyurur. Oradakiler Efendimiz (s.a.v.)’e, “Yolun ne gibi hakkı vardır?” diye sorarlar. Efendimiz (s.a.v.): “Kişinin gözünü yumması, gelene geçene bakmaması, yolda gidip gelenlere zarar vermemesi, selâmı selâmla karşılaması, iyiliği emretmesi ve kötülüğü yasaklamasıdır” buyururlar. Allâh (c.c.) en doğrusunu bilir.
(İmâm Şarani, Büyük Ahidler, s.1005-1006)