Hatem el-Esam’dan nakledildiğine göre acele şeytândandır, ancak beş şeyde değil. Onlar Resûlullah (s.a.v.)’in sünnetindendir. Konuğa yemek yedirmek, ölüyü teçhiz etmek, bekâr kızı evlendirmek, borcu ödemek ve günahlardan tevbe etmek.
Hadislerde geçen maddeler aslında birer örnektir. Bunlar başka rivâyetlerle çoğaltılabilir. Nitekim Hz. Ali’den (r.a.) gelen bir rivâyet de şöyledir: Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) bana şu tenbihte bulundu: “Ey Ali, üç şey vardır ki, sakın onları geciktirme:
(1) Vakti girince namaz, (hemen kıl!)
(2) Hazır olunca cenaze, (hemen defnet!)
(3) Kendisine denk birini bulduğun bekâr kimseleri, (hemen evlendir!) (Tirmizî, Sünen, Salât, 127, Hadis no: 171)
Kezâ, Efendimiz (s.a.v.) diğer bir hadis-i şeriflerinde de şöyle buyurmuşlardır:“Sâlih ameller yapmakta acele ediniz. Zira yakın bir zamanda karanlık geceler gibi bir takım fitneler meydana çıkacaktır. O zamanda insan, mü’min olarak sabahlar, kâfir olarak akşamı eder. Mü’min olarak akşama kavuşur, kâfir olarak sabahlar. Dinini az bir dünyalığa satar.” (Müslim, Tirmizî)
Sonra acele ancak dünyevi işlerde kötülenmiştir. Çünkü teemmül ve tefekküre ihtiyaçları vardır. Çünkü onların âkibetleri bilinmez. Uhrevî işlere gelince asılda kötülenmiş değildir. Çünkü Allâhu Teâlâ’nın şu âyeti buna delalet eder.
“… (Ey mü’minler) hayır işlerine koşun, birbirinizle yarış edin…” (Bakara s. 148) .Büyüklerden biri; helada iken hizmetçisini çağırdı ve dedi ki: Benim gömleğimi çıkart ve onu falana ver. Hizmetçisi: “çıkıncaya kadar sabretseydin ya”, dedi. O da: Benim aklıma onun sarfedilmesi geldi, nefsime karşı, bu fikrinden cayıp değişmesinden emin değilim dedi.
(Muhammed Ebû Said Hadimi, Berika c.4, s.139-140)