Tasavvuf yolunda ilerleyen kimselerin meşgul olduğu şey; sahip bulundukları maddi manevi nimetleri etrafındakilere saçmak ve halka rahat ve huzur getirmektir. Siz de elinizdeki dünyalıkları İzzet ve Celâl sahibi Hakk’ın kullarının ihtiyaçları için harcayınız, dağıtınız. Dünyayı ve dünyalıkları kalplerinizden çıkarınız. Korkmayın, böyle yaptığınız takdirde bunun size zararı olmaz.
Yaptıklarınızı Allah rızasını kazanmak için yapınız ve (yaptığınız meşru her işi) güzel yapınız. Zira kim ki yaptığını Allah için yapar ve güzel yaparsa, hiç şüphe yok ki Allah ona kâr ettirir. Kim ki Allah’ı severse, O da onu sever. Kim ki Allah’a yakın olursa, Allah da ona yakın olur. Kim ki Allah’ı tanırsa, Allah da ona kendi nefsini (nefsinin kusurlarını, tehlikelerini, ıslah yollarını) tanıtır. (Nitekim kendini bilen rabbini bilir buyurulmuştur)
Mümin dünyada sıkıntı çeker. Fakat hiç şüphe yok ki o, bu sıkıntılar içinde de, sıkıntılardan sonra da huzur bulur, sükûn bulur, rahata kavuşur..
(Boş) heveslerden vazgeç. Dünya hayatı çalışmak üzerine kurulmuştur. Eğer orada çalışırsan karşılığını alırsın. Çalışmazsan sana ücret verilmez. Dünya hayatı çalışma yeridir. Sıkıntılara, âfetlere, musibetlere sabretme yeridir. Orası tam bir zorluklar evidir. Ahiret ise rahat yeridir…
Eğer mutlaka bir şey istemek gerekiyorsa Allah’tan iste. Kullarından isteme. Zira şurası muhakkak ki, Aziz ve Celîl olan Allah’ın en çok öfkelendiği kişi, O’nun kullarından dünyalık isteyen kişidir. Muradını Allah’tan iste. O’ndan yardım talep et. O Ganî’dir, her isteneni verecek güçte ve zenginliktedir. İnsanlar ise fakirdir, her isteneni verme gücünden yoksundurlar. Kendilerine de, başkalarına da zarar vermeye veya faydalı olmaya malik değillerdir.
(Hz. Seyyid Abdulkâdir Geylani (k.s.), Fethu’r-Rabbânî)
11 Recep 1438, Mevlâna Takvimi