Ebu’l-Leys (k.s.) merhum der ki: “Abdest alan kimseye lâyık olan, abdestini tazim ile almak ve Cenab-ı Hakk’ı ziyaret murad ettiğini bilmektir. Allâhü Teâlâ’nın huzuruna kirli ve suçlu gitmemek için de lâyık olan, önce bütün günâhlardan tevbe etmek, sonra abdest almaktır. Çünkü Hakk Teâlâ Hazretleri, su ile yıkanmayı günâhlardan yıkanmaya alâmet kılmıştır. Bunun için evvelinde Cenab-ı Hakk’ın ismini anarak başlamalıdır. Ağzına, burnuna su verdiği vakit ağzım su ile yıkadığı gibi gıybet (arkadan çekiştirme), bühtan (iftira), yalan, fuhşiyyat (kötü sözler) ve benzeri dil günâhlarından yıkanmak; yüzünü yıkadığı vâkit haram olan şeylere bakma kirlerinden yıkanmak ve aynı şekilde diğer azalarını yıkarken o azalarla işlenen masiyet, günâh kirlerinden yıkanmak ve abdesti tamamladıktan sonra da Cenab-ı Hakk’a dua ve tesbih etmek lâzımdır.”
Abdest ibadetine terettüp eden faziletler, böyle alınan abdestlere vaad olunmuştur. Bunu şu haber teyid eder:
Ebu Hüreyre (r.a) den rivayet olunan bir Hadîs-i Şerif’te haber veriliyor. Hz. Resûlullah (s.a.v.), bir sabah namazı vaktinde Bilâl (r.a.)’e buyurmuşlar ki:
“Ya Bilâl, İslâm’da en temiz işlediğin amel nedir?
Bu gece cennette ayakkabılarının seslerini işittim.” Hz. Bilâl (r.a.) cevabında:
“Ya Resûlullah (s.a.v.), kendimce gece ve gündüzün her saatinde daimî abdestli olmak kasdı ile abdest alıp Rabbimin rızası için takdir olunan namazı kıldığımdan başka temiz bir amel işlemedim ve her abdestim bozulduğunda hemen abdest alır, iki rek’at namaz kılarım” demiştir. (Tenbihul-Gâfilin, s.101)
(Ahmed Kemaleddin Üstün, Elli Dört Farz Şerhi, s.45-46)