Abdest, namazın sahih olmasının bir şartıdır. Namaz kılınmak istendiğinde, muhdes olan (hükmen temiz olmayan) kişinin abdest alması farzdır. Yüce Allâh şöyle buyuruyor: “Ey imân edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi, başlarınızı meshedip, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın.” (Mâide s. 6).

Abdest, önemli bir ibadet olan namaz için Allâh (c.c.)’un huzuruna çıkmadan önce hem görünen hem de görünmeyen pisliklerden, kirlerden temizlenmenin ve arınmanın bir aracıdır. Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyuruyor:

Kim çok güzel bir şekilde abdest alırsa, işlediği günâhları bedeninden ve tırnaklarının altından sıyrılıp çıkar.” (Müslim).

Ebû Hureyre (r.a.) abdest aldı ve Resûlullâh (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu nakletti: “Kıyamet gününde ümmetim, abdest izlerinden yüzleri bembeyaz parlar halde çağrılacaklardır. Öyleyse sizden her kim beyazlığını uzatabilirse onu yapsın.” (Buhâri).

“Müslümanın parlaklığı ve süsü abdestin kapladığı yere kadar ulaşır.” (Müslim).

“Her zaman abdestli olmaya ancak inanan bir kişi gayretle devam eder.” (İmâm-ı Mâlik).

Ebû Hureyre (r.a.) naklediyor: “Müslüman veya mümin kul, abdest alıp yüzünü yıkadığında gözleriyle bakıp işlediği her günah suyla veya son su damlasıyla birlikte dökülür. Ellerini yıkadığında, elleriyle tutup yaptığı her günah suyla veya son su damlasıyla birlikte çıkar. Ayaklarını yıkadığında ayaklarıyla yürüyüp işlediği her günah, suyla veya son su damlasıyla birlikte dökülür. Sonunda günahlarından arınmış olarak

çıkar.” (Müslim).

 (Muharrem Önder, Âyet ve Hadisler Işığında Temizlik İlmihali, s.39-40)