Cenâb-ı Hakk Kur’ân-ı Kerîm’de diğer Peygamberlere adlarıyla hitab edip (yâ Âdem, yâ Nuh, yâ Zekeriyya, yâ Yahya, yâ Mûsâ, yâ îsâ) diye buyurmuşlardır. Fakat Hz. Peygamber (s.a.v.)’e yâ Eyyuhe’r-Resûl, yâ Eyyühe’n-Nebî, yâ Eyyühe’l-Müzzemmil, yâ Eyyühe’l-Müddessir diye hitâb etmiştir. Bu gayet ulu bir mertebedir.
Bir de, bağırarak onunla konuşmak ümmetine haram kılındı. Nitekim Cenâb-ı Hakk meâlen:
“Ey îmân edenler, seslerinizi Peygamberin sesinden yüksek çıkarmayın, Ona sözle birbirinize bağırdığınız gibi bağırmayın ki siz farkına varmadan amelleriniz boşa gider.” (Hucurats. 2) buyurmuşlardır, ibn-i Abbâs (r.a.) diyor ki Bu Âyet-i Kerîme indikten sonra Hz. Ebû Bekir (r.a.) Hz. Peygamber (s.a.v.)’le gizli konuşanlar gibi konuşmaya başladı. Hz. Ömer (r.a.) de öyle yavaş konuşuyordu ki Hz. Peygamber (s.a.v.) ondan sormadıkça sözünü tam işitemezlerdi.
Resûlullâh (s.a.v.)’ı ismi ile çağırmamak: Hz. Peygamber (s.a.v.)’i ismiyle çağırmak haram kılınmıştır.
Kur’ân-ı Kerîm’de meâlen: “(Ey inananlar!) Peygamberin (sizi) çağırmasını aranızda birbirinizi çağırmanız gibi tutmayın.” (Nurs. 63) Belki ya Resûlullâh, yâ Nebîyyallâh diye izzetle ve alçak gönüllülükle ve alçak sesle çağırın demektir. Bazıları da şu mânâyı verdiler: “Hz. Peygamber (s.a.v.) sizi yanına çağırdığında onun çağrısını birbirinize yaptığınız çağrıya benzetmeyin, yâni birbirinizi çağırdığınızda yüz çevirip varmamak ve işitmezliğe kalkışmak gibi bir davranışa sakın Resûlullâh (s.a.v.) çağırınca yeltenmeyin demektir” dediler.
(İmâm-, Kastalânî (r.h.), ilâhi Rahmet Hz. Muhammed (s.a.v.), 1 .c, 500-510)