Hz. Âişe (r.anhâ) şöyle anlattı: “Bir yahudi cemaati Resûlullah (s.a.v.)’in yanına gelmek için izin istedi. Geldiler: “Essâmu aleyküm (ölüm size)” dediler. Resûlullah (s.a.v.) şöyle karşıladı: “Ve aleyküm.” Ama Hz. Âişe (r.anhâ) onlara şöyle dedi: Ve aleykümüssam, velâ’netühu. (Ölüm de size, Allâh (c.c.)’un laneti de.)
Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Yâ Âişe, Allâhü Teâlâ bütün işlerde yumuşak muameleyi sever.”
“Yâ Resûlallah dediklerini duymuyor musun?” deyince, şöyle buyurdu: “Ve aleyküm (size olsun) dedim.”
Hz. Âişe (r.anhâ) Resûlullah (s.a.v.)’ın şöyle buyuduğunu anlattı: “Yâ Âişe, Allâhü Teâlâ bir kimseye rıfktan (yumuşak muameleden) yana nasibini verirse, şüphesiz ona dünyanın ve ahiretin hayrını vermiş olur. Bir kimseyi de rıfktan yana nasipsiz kılarsa, dünyanın ve ahiretin hayrından yana mahrum eder.”
Hz. Âişe (r.anhâ) şöyle anlattı: “Bir deve üzerindeydim. Huysuzluğu tutmuştu. Dövmeye yeltendim, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Yâ Âişe, sana yumuşak muamele yaraşır. Yumuşak muamele bir kimsede olursa, onu süsler. Olmadığı takdirde de ayıplanır.”
Ebû Hüreyre (r.a.) Resûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu anlattı: “Allâhü Teâlâ bir hane halkına hayır dilerse, onlar arasına rıfk ile muameleyi koyar. Eğer rıfk yaratılmış bir şekilde görülseydi, insanlar ondan daha güzel bir şey göremezlerdi. Sert muamele eğer bir mahlûk biçiminde gözükseydi, insanlar ondan daha çirkin bir şey göremezlerdi.”
(Ebu’l-Leys Semerkandî, Tenbihü’l Gafilin, s.699-671)