Allâh Resûlü (s.a.v.): “Besmele ile başlanmayan her iş bereketsiz olur ve sonu kesiktir” (Müsned, c.2 s.259) buyurmuştur. Allâh (c.c.)’ya ve Resûlü (s.a.v.)’e inanan bir kimsenin Azîz ve Celîl olan yüce Allâh’ın adına öncelik vermesi, en başta onu gâye edinmesi gerekir. Bunun sağlanması da ancak, en başta Allâh (c.c.)’ün adını anmak ve yapılması gereken işi bundan sonra yapmakla mümkün olur.
Fâtihâ Sûresi’ne de; “Rahmân ve Rahîm olan Allâh (c.c.)’ün adıyla başlanır.” Ebû Hureyre (r.a.)’den rivâyetle Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kul; ‘Elhamdü lillâhi Rabbil âlemin’ (Hamd (senâ edilmek ve övülmek) âlemlerin Rabbi Allâh’a mahsustur.), deyince Cenâb-ı Hakk, ‘Kulum bana hamd etti (övdü)’ buyurur. Kul: ‘Er’Rahmânir-Rahim’ (O Rahmân’dır, Rahim’dir) deyince Cenâb-ı Hakk, ‘Kulum beni sena etti’ buyurur.
Kul: ‘Mâliki yevmiddîn’ (Dîn (cezâ) ve hesap gününün sahibidir.) deyince Cenâb-ı Hakk, ‘Kulum bana ta’zimde bulundu’ der. Kul: ‘İyyâke’na’budü ve iyyâke nesteîn (Ancak sana ibâdet/kulluk eder ve yalnız senden yardım bekleriz)’ deyince Cenâb-ı Hakk, ‘Bu benimle kulum arasındadır. Kulum için istediği verilecektir’ buyurur.
Kul: ‘İhdinassirâtal-müstekîm. Sirâtallezîne en’amte aleyhim, gayril-mağdûbi aleyhim veled’daallin (Kendilerine lütuf ve ikrâmda bulunduğun kimselerin yoluna ilet. Gazâba uğramışların ve sapmışların (Yahudilerin ve hristiyanların) yoluna değil.)’ deyince Cenâb-ı Hakk, ‘İşte bu kuluma aittir ve kulum için de istediği olacaktır.’” (Müslim)
Fâtihâ Sûresi, Kur’ân’ın içindeki tüm manaları kapsadığı için bu sûreye Vâfiye “Fâtihâtü’l-Kitâb” denmiştir. Hadîs-i Şerîfte “Fâtihâ Sûresi, arşımın hazinelerinden bir hazine (kenz) dir.” (Feyzül Kadir) buyurulduğu için; “Kenz”, “Ölüm dışında Fâtihâtu’l-Kitab her derde şifâdır.” (Feyzül Kadir) ve “Kur’ân’ın başındaki Fâtihâ sûresi zehirlenmeye karşı şifâdır.” (Deylemi) buyurulduğu için de bu sûreye “Şifâ” denmiştir.
(İmâm Nesefi, Nesefi Tefsiri, c.1 s.109-110)