Birgün Hz. Alî (r.a.) hastalanmıştı. Hz. Ebûbekir (r.a.) haberdâr olarak, Hz. Ömer ve Hz. Osman
(r.anhümâ)’yaşöyle dedi: “Alî, hastalanmış, onu ziyarete gidelim.” Kabul
ederler, beraberce Hz. Alî(r.a.)’in kapısı önüne gelirler. Hz. Alî (r.a.) onları karşılar. O esnada Hz. Alî
(r.a.)’nin rahat-sızlığı hafiflemişti. Buyur eder. Öyle sevinir ki cömertliğinin denizi dalgalanır. Evine
girer; temiz bir tas içinde bir kişiye yetecek kadar bal bulur. Başka ikram edecek bir şey ol-madığını görür.
Temiz beyaz tas, içinde bir kişilik bal, ta-sın kenarında ince siyah kıl var. ikram için önlerine getirir: Buyurun! der.
Ebûbekir Sıddîk (r.a.) der ki: Konuşmadan önce, bal-dan yemek lâyık değil. (Önce kelâm, sonra taam
(yemek)!) Diğerleri: Sen bizim içimizde efendimizsin; en kerîmimiz, en azîzimizsin. ilk söz sizin! Bunun üzerine,
Hz. Ebû bekir (r.a.): Dîn, beyaz tastan daha nurludur. Zikrullâh baldan daha tatlıdır. Şerîat kıldan daha incedir.
Hz. Ömer (r.a.): Cennet, tastan daha nurludur. Cennetin ni’metleri, baldan daha tatlıdır. Sırat, kıldan daha incedir.
Hz. Osman (r.a.): Kur’ân-ı Kerîm, tastan daha nurludur. Kur’ân’ı okumak, baldan daha tatlıdır. Kur’ân’ı tefsîr et-mek, kıldan daha incedir.
Hz. Alî (r.a.): Misafir, tastan daha nurludur. Misafir kelâmı, baldan daha tatlıdır. Misafir kalbi, kıldan daha
in-cedir.
Bu anlayış ve teveccühler, Kur’ân ahlâkıdır, Allâhü Te’âlâ kalblerimizi, irfan nuru ile nûrlandırsın! Enes
(r.a.)’-den rivayet edilmiştir. Resûlullâh (s.a.v) şöyle buyurur-larlar: “Ebûbekir’i sevmek Allah’ın afvını îcâbet
ettirir. Ömer’i sevmek günâhları ortadan kaldırır. Osman’ı sevmek îmânı kuvvetlendirir. Alî’yi sevmek
cehennem ateşini Söndürür.” (Allah (c.c.) hepsinden râz, olsun.)
(Mahmûd Sâmt Ramazânoğlu (k.s), Hz. Ebûbekir S,ddfk (r.a.), 71-72.s)