Câbir b. Zeyd (r.a.) şöyle anlattı: Resûlullâh (s.a.v.)’in ashabından biriyle ok atışı yapıyorduk. Bir gün beni bulamayınca şöyle dedi:
“Sana ne oldu ki görünmedin; ağırdan alıp gelmedin?”
Özrümü anlatınca şöyle dedi:
“Resûlüllah (s.a.v)’den duyduğum bir hadîsi sana anlatayım, okçuluk üzerine sana yardımı olur. İyi dinle, olur mu?” Olur, dedim. Resûlullâh (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu anlattı: “Allâhü Te’âlâ, bir okla üç kişiyi cennete koyar. Oku atan, oku yapan, oku kuvvetlendiren.”
Ukbe b. Âmir (r.a.), Resûlullâh (s.a.v.)’ın şöyle buyurduğunu anlattı: “Yakında size yeryüzünün fethi nasip olacaktır. Sıkıntıları da yeneceksiniz. Ancak, sizden hiç kimse, atıcılık ve savaş eğitiminden geri kalmasın.”
Ömer bin Hattab (r.a.) şöyle der:
“Atış eğitimi yapılan yerler, cennet bahçelerinden bir bahçedir. Orada ki hedefe ok atan, düşmana ok atmış gibidir. Atılan yerden oku toplayıp getiren ise, her adımında bir köle azadı sevabı alır.”
Abdullah bin Ömer (r.a.), Resûlullâh (s.a.v.)’ın şöyle buyurduğunu anlattı: “Erkek çocuklarına suda yüzmeyi, ok atmayı, kadınlara da ip bükmeyi öğretiniz.”
Resûlullâh (s.a.v.), bir hadîs-i şerifinde şöyle buyurdu:
“Atıcılık yapınız, binmeyi öğreniniz. Atıcı olmanız sizin için, binicilikten daha hayırlı ve daha sevimlidir. Mü’minin oynadığı bütün oyunlar batıldır. Ancak üçü hariç: Yayından ok atman, atını eğitim maksadıyla oynatman. Ailenle oynaşman. Bunların hepsi hak sayılır.”
Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bir kimse, öğrendikten sonra, ok atmayı bırakırsa, bir sünneti terketmiş olur.” Bir başka rivayette ise, şöyledir: “Bir nimeti terketmiş olur. ”
(Ebu’l-Leys Semerkandî, Tenbîhü’l Gâfilîn, s.585-588)