Hadis-i şerifte, Server-i Enbiyâ (s.a.v.) Efendimiz’in “ecvedü’n-nâs (insanların en geniş kalplisi)” olduğunu bildirilir. Bu ifâdeden onun hem etrafındaki insanların hem de çölden gelen kaba saba bedevîlerin üzücü ve kırıcı hallerine en fazla tahammül eden, kendisine karşı yapılan kötü davranışlara aslâ kin ve öfke duymayan bir yapıda olduğu anlaşılmaktadır. Ecvedün-nas’ın bir diğer manada alındığında “insanların en cömerdi”dir. “Değersiz olan dünya malını hiç kimseden esirgemezdi.” demektir. İnsanların en cömerdi olması, Cenâb-ı Hakk’ın onun kalbine koyduğu ilim ve irfânı kimseden esirgememesi mânasına da gelebilir. Çünkü Cebrâil (a.s.) onun kalbini yarıp oradan bir kan pıhtısı çıkarmış ve “Şeytanın senden olan nasibi işte budur.” demişti. Ardından Resûl-i Kibriyâ (s.a.v.)’in kalbini altın bir tasın içinde Zemzem’le yıkadıktan sonra yerine koyup kapatmış, böylece onun kalbini mükemmel hale getirmiştir. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz birine hitâb edeceği zaman ona bütün vücuduyla dönerek konuşurdu. Böyle yapan kimse karşısındakine ne büyük değer verdiğini göstermiş, kendisinin de ne kadar mütevâzi bir kimse olduğunu ortaya koymuş olur. Böyle zahmetli bir iş yapmak yerine, başını söz söyleyeceği kimseye doğru hafifçe çevirerek ve ona göz ucuyla bakarak konuşmak daha külfetsiz bir davranıştır. Fakat bu tutum, o kimsenin tevâzudan uzak, kibirli biri olduğunu gösterir. (İmâm Tirmizî, Şemâil-i Şerîf, c.1, s.60)