Berât gecesini ibâdetle ihyâ etmek, mendup ve müstehabdır. Berât gecesini ihyâ edene, cennet vacip olur. Berât gecesi bütün bir yılın günâhına keffarettir. Berât gecesinde Yüce Allâh hayrı yağmur gibi yağdırır. Duâların geri çevrilmeyeceği beş geceden birisidir. Peygamberimiz (s.a.v.): “Şaban ayının yarısı olduğunda, gecesini namazla, gündüzünü de oruçla geçiriniz” buyurmuştur. İbâdetle ihyâ, gecenin çok kısımında veya bir saatinde olsun ibâdetle, Kur’an-ı Kerîm veya hadis-i şerif okumak veya dinlemekle, tesbih çekmek, duâ etmek ve salavât getirmekle meşgul olmaktır. Yüce Allâh, Berât gecesinde mü’min kullarına rahmet nazarıyle bakar, bağışlanmak isteyenleri bağışlar, rızık dileyenleri rızıklandırır, dertlere uğrayanlara şifalar ihsân eder. Fakat bu gece, müşriklerin, kindarların, akrabaları ile ilişkilerini kesenlerin, sahip olduğu dünyalıkla gururlananların, ana ve babalarına asi olanların, içki düşkünlerinin yüzlerine bakmaz. Nebî (s.a.v.) Berât gecesinde uzun uzun ibâdet eder, secdeye kapanınca uzun müddet secdede kalır ve; “Allâh’ım azâbından afvına, gazâbından rızana sığınıyor, senden yine sana sığınıyorum. Senin şanın yücedir. Sana yaptığım senâyı, senin kendine yaptığın senâya denk bulmuyorum. Ben sana yaraşır bir surette hâmd etmekten acizim” diyerek niyazlarda bulunurdu. Hz. Aişe (r.anhâ) o zamana kadar hiç işitmediği bu duâdan söz açınca, Peygamberimiz (s.a.v.): “Ey Âişe! Demek onların farkında oldun” buyurdu. Hz. Âişe (r.anhâ): “Evet Yâ Resûlallâh” deyince Peygamberimiz (s.a.v.): “Siz bunları hem öğreniniz, hem de öğretiniz. Çünkü bunları secdede zikretmemi, bana Cebrail (a.s.) (Allâh (c.c.)’den alarak) emretti” buyurdu. Atâ bin Yesâr (r.âleyh)’den yapılan rivayette: “Şa’ban’ın on beşinci gecesinde de bir senelik işler takdîr olunur, ayrılır, ta’yîn olunur. Bir kimse evinden ayrılıp yolculuğa çıkar. Halbuki onun da adı yaşayanlar defterinden, ölüler defterine geçirilmiştir” diye beyân olunmuştur. (M. Asım Köksal, Sohbetlerim, s.361-362)