Nebî (s.a.v.) ölümü temennî etmekten neh-yederek şöyle buyurmuştur: “Sizden hiç kimse, kendine gelen bir musibetten dolayı ölümü temennî etmesin, ancak, Allâh’ım, hayat benim için hayırlı olduğu sürece beni yaşat, ölüm hayırlı ise benim canımı al, desin.”

Sehl b. Abdullah et-Tûsterî (k.s.) demiştir ki: “Ölümü ancak üç kimse temennî eder: Ölümden sonrasını bilmeyen adam, Allâh (c.c.)’un kaderinden kaçan adam ve bir de Allâh (c.c.)’a kavuşmayı seven âşık.”

Şunu iyi bil ki, ölüm, büyük bir musîbet, büyük bir belâdır. Bundan daha büyüğü, ondan gaflet, onu hatırlamaktan yüz çevirmektir, onu az düşünmek ve onun için çalışmamaktır. Zira, ibret var, düşünmek isteyen için yalnız orda düşünce var. Nitekim, “Vaiz olarak ölüm yeter” denilmiştir. Peygamberimiz (s.a.v.): “Lezzetleri yok eden ölümü çok anın” buyurmuştur.(Hz. Mahmûd Sâmî Ramazânoğlu (k.s.), Bakara Sûresi Tefsiri, s.161)

                    DİL VE GÖNÜLDEKİLERE GÖRE İNSANLAR DÖRT SINIFTIR

İnsanın niyeti dört vasıfdan hâlî olmaz:

1. Dilinden ve gönlünden düşmeyen şey dünyâ ise bu kimse niyeti ve ameli kötü kimsedir.
2. Dilinden düşmeyen şey âhiret, gönlünden çıkmayan şey dünyâ ise bu kimse de niyyeti ve ameli kötü kimsedir.
3. Dilinden ve gönlünden eksik olmayan şey âhiret ise o kimse niyeti ve ameli güzel kimsedir
4. Dilinden ve gönlünden düşmeyen şey Allâhü Teâlâ’nın rızâsı ise bu kimse de niyeti ve ameli en güzel olan kimsedir.

Bunlardan birincisi kâfirlerin hali, ikincisi münafıkların, üçüncüsü ebrârın, dördüncüsü de mukarrebînin halidir.(Hz. Mahmûd Sâmî Ramazânoğlu (k.s.),Yunus ve Hud Sûreleri Tefsiri, s.78)

Bir Yorum Bırak