Ebû Hüreyre (r.a.)’in bildirdiği bir hadîs-i şerîfte: “Her
şeyin zekâtı vardır. Bedenin zekâtı oruçtur. Oruç sab-
rın yarısıdır.” buyuruldu. Bâzı tefsirlerde, “Biliniz ki,
dünyâ hayâtı, bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda
bir öğünme, mal ve evlâdda bir çoğalıştır” (Hadîd s.
20) âyet-i kerîmesi hakkında, Emîr-ül mü’minîn Alî (k.v.)
Ammâr bin Yâser (r.a.)’e buyurdu ki, dünyâ malı altıdır. Ye-
mek, içmek, cima’, giyinmek, mesken ve binektir. O halde
buradan, Resûlullah (s.a.v.) ’ın: “Oruç sabrın yarısıdır.”
hadîs-i şerîfinin ne demek olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü
dînimizde oruç, yemek, içmek ve cima’ etmekten sakın-
maktır. Bunlar ise, dünyâ malı diye bildirilen altı şeyin yarı-
sıdır. Demek ki, orucun sabrın yarısı olduğu anlaşılır.
Abdullah ibni Ömer (r.a), Resûlullah (s.a.v.)’den bildirir:
“Ameller, Allahü Teâlâ katında, yedidir: İki amel vardır
ki, vacibi gerektirirler. İki amel misli iledir. Bir amel,
kendinin on katı ile beraberdir. Bir amel, kendinin yedi
yüz misli ile beraberdir. Bir amel vardır ki, onu işleye-
nin sevâb sayısını Allâhü Teâlâ’dan başkası bilmez.
Vacibi gerekli kılan amellerden biri, Allâhü Teâlâ’ya,
hiçbir ortak koşmayarak ve O (c.c.)’ya ihlâsla kulluk
yapana Cennet vâcib olur. Diğeri Allahü Teâlâ’ya, or-
tak koşarak kavuşana Cehennem vâcib olur. Misli ile
olan iki amelden biri, kötülük, günâh işleyene misli ile
karşılık verilir. Diğeri iyi niyet edip, o niyet ettiği şeyi
yapamayana, bir o kadar sevâb verilir. Yanî bu iki şekil-
de, bire bir verilir. Bire on sevab verilen amel, iyilik ve
sevâblardır. Bunlar kötülük ve günâhların aksine bire
on yazılır. Bire yedi yüz sevâb verilen amel, helâl ma-
lından, Allah yoluna vermektir. Verdiği her gümüş ve
altın için, yedi yüz katını bulur. Sevâbını yalnız Allâhü
Teâlâ’nın bildiği amel, Allâh (c.c.) için tutulan oruçtur.
Onun karşılığını Allâhü Teâlâ’dan başka kimse bilmez.”
(Mevlana Muhammed Rebhâmî, Riyâd’ün Nâsihîn, 214-215.s.)