İbn-i Abbâs (R.A.)’ya birisi gelip oruçtan sordu. Ona şöyle cevâb verdi: “Dikkatli dinle. Sana, bende gizli bir hazine gibi duran bir Hadîs-i Şerîf rivâyet edeceğim. Dâvûd (A.S.)’ın orucunu istiyorsan o, bir gün oruç tutar, bir gün tutmazdı. Süleymân bin Dâvûd (A.S.)’ın orucunu sorarsan o, her ayın üç başında, üç ortasında, üç de sonunda tutardı. Îsâ ibn-i Meryem (A.S.)’ın orucunu istiyorsan o, devamlı oruç tutardı, orta ekmeği yer, kaba kıldan elbise giyerdi. Nerede gece olsa, orada ayaklarını hizâya getirir namaza durur, ta tanyeri atıncaya kadar iki rek’at namaz kılardı. Annesi Meryem (A.S.)’ın orucunu istiyorsan o da iki gün oruç tutar, iki gün de tutmazdı.
Eğer beşerin hayırlısı Kureyşî, Arabî Ebû’l-Kâsım Muhammed Mustafâ (S.A.V.)’in orucunu istiyorsan O, her ay üç gün oruç tutarlardı. Eyyâm-ı bıyz denilen her ayın on üçüncü, on dördüncü, on beşinci günleri tutulan bu oruçlar tutulursa bütün yıl oruç tutulmuş gibi olur.”
Abdullâh bin Şakîk Ukaylî (R.A.)’den rivâyete göre, der ki: “Neler var, bir göreyim diye Medîne’ye gittim. Ebû Zerr Gıfarî (R.A.)’e rastladım. Kendisine “-Oruçlu musun?” dediğimde “-Evet” diye cevâb verdi. Sonra Emîre’l-Mü’minîn Hz. Ömer (R.A.)’e gittik. Huzûra girmekte olanlarla birlikte huzûra girdik. Bir kap içinde hurma getirildi. Ebû Zerr (R.A.) de o hurmadan yiyince kendisine oruçlu olduğunu hatırlatmak için dürttüm. Dedi ki:
“-Sana oruçlu olduğumu söylemiştim, her ay üç gün oruç tutarım. Bu da devâmlı oruç tutmak gibidir.”
(Fakîh Ebû’l-Leys Semerkandî (R.H.), Tenbîhü’l-Gâfilîn, S. 390-392)