Hz. Ömer (R.A.)’in rivâyet ettiği Hadîs-i Şerîf’te: “Orucun efdâli Dâvûd (A.S.)’ın orucudur. (Bir gün oruç tutmak, bir gün tutmamak) Yılın hepsini oruçlu geçiren kimse, nefsini Allâh-ü Teâlâ’ya hibe etmiştir.” buyurulmuştur. Ebû Mûsâ’l-Eş’ârî (R.A.)’in rivâyet ettiği Hadîs-i Şerîf’te: “Senenin tamamında oruç tutana, cehennem dar olur ve ona, kendinde yer vermekten kaçınır.” diye buyruldu.
Sa’d bin İbrâhîm (R.A.): “Hz. Âişe Sıddîka (R.A.) Vâlidemiz, bütün sene oruç tutardı.” dedi. Ebû İdrîs (R.A.): “Ebû Mûsâ’l-Eş’ârî (R.A.) bütün sene oruç tutardı. Beli yay gibi olmuştu. Kendisine: “-Yâ Mûsâ, nefsine biraz rahat versen iyi olur.” dediğimde, bana: “-Nefsimin rahatını isterim; ancak meydanda müsâbakaya hazırlanmış atlılar görüyorum. Bunun için Âyet-i Kerîme’de Allâh-ü Teâlâ’ya yakınlığı bildirilen “Sâbikûn” dan olmak arzusuyla nefsime rahat veremiyorum.” dedi.
Ammâr Râhib (R.A.) şöyle rivâyet etti: “Rü’yâmda Sekînetü’z-Züfâriyye’yi (Sekînetü’z-Züfâriyye, sağlığında bizimle Basrâ’nın Eble kasabasında Îsâ bin Zâzân (R.A.)’in meclisinde bulunurdu. Bilhâssa Basrâ’dan kalkıp onun ziyâretine gelirdi.) Sekîne’ye: “-Yâ Sekîne, Îsâ bin Zâzân (R.A.)’e âhirette ne yaptılar?” dediğinde Sekîne (R.A.) güldü ve “-Yâ Ammâr! Îsâ bin Zâzân pahâlı ve kıymetli hulleler giydi. Hizmetçileri de çok. Bunlar ellerinde kâseler ve ibriklerle Îsâ bin Zâzân’ın etrâfında dolaşırlar. Îsâ bin Zâzân sonra yine süslendi.” dedi. Îsâ bin Zâzân (R.A.)’a “-Ey Kârî, yemîn ederim ki oruç seni çökertti!” denildi. Çünkü Îsâ bin Zâzân (R.A.) o kadar çok oruç tutardı ki beli yay gibi bükülmüş, dermânı bitmiş ve sesi de kısılmıştı.
Enes ve Talha (R.A.) derler ki: “Resûlullâh (S.A.V.) İslâm’ın yayılması için gazâlarla uğraştıkları için her gün oruç tutmazlardı. Ebû Bekir bin Abdurrahmân bin Hars bin Hişâm (R.A.): “Resûlullâh (S.A.V.) gayet sıcak bir günde oruçlu idiler. Havanın sıcaklığı ve susuzluklarından mübârek başlarına su dökündüğünü baş gözüyle gören birisi rivâyet etti.” dedi. Hz. Alî (K.V.) Resûlullâh (S.A.V.) Efendimiz’in bir gün oruç tuttuklarını, bir gün de yediklerini” rivâyet etmiştir.
(Hz. Gavs-ı A’zâm Seyyid Abdülkâdir Geylânî (K.S.A.), Gunyetü’t-Tâlibîn, S. 375)