Oruçlu olduğunu unutarak yiyen, içen, cima yapan kişiye keffaret gerekmediği gibi, orucu bozulmadığı için kaza da gerekmez. (el-Câmiu’s-Sağîr)
Ramazân ayı içerisinde bir kadın orucunu bozduktan sonra gün içerisinde hayız veya nifas olsa kendisine keffaret vacip olmayıp, gününe gün kaza eder. Şüphe ile de keffaret sabit olmaz. (Fethu’l-Kadir) Aynı şekilde Ramazân ayı içinde özürsüz orucunu bozsa, daha sonra gün içerisinde oruca engel olacak derecede hastalansa, keffaret vacip olmayıp sadece güne gün kaza eder. Çünkü hastalık kendi fiili değildir. Tıpkı hayız gibi. Dolayısıyla keffarete engel olur. (Kitâbu’l-Asl)
Orucu bozduğu halde kişiyi günahkar kılmayan durumlar şunlardır: Hastalık, yolculuk, ikrâh, hamilelik, süt emzirme, açlık, susuzluk, aşırı yaşlılık. Bu durumların bazılarında tutul-mayan orucun daha sonra kaza edilmesi gerekir.
Hataen insan öldürmenin sonucunda gereken keffaretin edası oruç keffareti gibidir. Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur: “Kim (köle azat etme imkânı) bulamazsa, eşine dokunmadan önce ard arda iki ay oruç tutmalıdır. Kimin de buna gücü yetmezse altmış fakiri doyurmalıdır.” (Mücadele s. 4) Ancak hataen insan öldürmenin sonucunda gereken keffaretlerin edası için oruca gücü yetmemesi durumunda altmış fakiri doyurma hükmü yoktur.
Yemin keffaretlerinde ise gözetilmesi vacip olan bir sıralama yoktur. Ailenize yedirdiğinizin (kalite bakımından) orta hallisinden on fakire yedirmek yahut onları giydirmek yahut da bir köle azat etmektir. Bunları bulamayan üç gün oruç tutmalıdır.
(Sualli-Cevaplı İslam Fıkhı, c.3, s.358-367)