Yaratılış Amacımız
Yaratılış Amacımız. Allâh’a kulluğun temelinde yatan gerçek, dünya ve ahirette insanın mesut olmasıdır. Bu amaçla yaratan, peygamberleri aracılığı ile insanla Yaratanı ve insanların birbirleri arasındaki ilişkileri düzene koymayı amaçlayan hükümler va’zetmiştir.
Allâh (c.c.)’a kulluk amacıyla yaratılmış olan insan, dünyada hiçbir zaman başıboş bırakılmamıştır. Aklî melekesi yerinde olan insan, ergenlik döneminden itibaren Allâh (c.c.)’a kullukla yükümlüdür. Bu yükümlülüğü yerine getirmede insana akıl ve irade verilmesi yanında, kendilerine vahyedilen ayetler ve peygamberler aracılığıyla hidayet yolu da gösterilmiştir. Allâh (c.c.)’a kulluğa giden yol “hidayet”, Allâh (c.c.)’a kulluktan sapan yol ise “dalâlet” olarak adlandırılır. Esasen Allâh (c.c.)’a kulluğun temelinde yatan gerçek, dünya ve ahirette insanın mesut olmasıdır. Bu amaçla yaratan ve onu dünyaya gönderen Allâh (c.c), peygamberleri aracılığı ile insanla Yaratanı ve insanların birbirleri arasındaki ilişkileri düzene koymayı amaçlayan hükümler va’zetmiştir. Zira ahlakî olgunluğa erişmemiş ve sorumluluk bilincine sahip olmayan insan, nankördür, bencildir. Mala, mülke ve makama karşı hırslıdır, şehvetine düşkündür. Nefsi daima kötülüğü emreder. Acelecidir, bu yüzden öncelikle dünyayı tercih ederek ahiretini geri plana alır. Nimete kavuştuğunda şımarır, mahrumiyet ve musibet hâlinde ise sabırsız ve ümitsiz olur.
İnsanoğlu, kendisini tökezletsin diye bu özelliklerle yaratılmamış, aksine akıl ve iradesi sayesinde tercihini belirleyeceği imtihân için yaratılmıştır. Bunun için Allâhü Te’âlâ insana, yukarıdaki olumsuz yetenekler yanında, hem akıl, düşünme, muhakeme etme, öğrenme ve hatırlama gibi yardımcı melekeler, hem de doğruyu, iyiliği ve güzelliği, hakkı ve adâleti temsil eden yetenekler bahşetmiş, bunları da vahiyle desteklemiştir. Bu anlamda Kur’ân’da şöyle buyurulur: “Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvâsını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilhâm edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir. Onu kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyâna uğramıştır.” (Şems s. 7-10)
(Ahmet Gelişgen, Kur’ân’dan Öğütler-2, s.74)