Habbab b. Erett, bir gece sabaha kadar Pey­gamberimiz (s.a.v.)’i gözetledi.

Fecir doğarken, namazdan selâm verince, Peygamberimiz (s.a.v.)’in yanına vararak “Yâ Resûlallah! Babanı, anam, Sana feda olsun! Val­lâhi, bu gece, öyle bir namaz kıldın ki, ben, Senin böyle namaz kıldığını hiç görmemiştim!?” dedi.

Peygamberimiz (s.a.v.): «Evet! Bu namaz, Rağbet ve Korku namazıdır (Duanın kabulü umulan ve ret olunmasından korkulan bir na­mazdır.)

— Ben, Azîz ve Celîl olan Rabb’imdan, üç şey diledim. Rabb’im, dileğimden ikisini bana ihsan buyurdu, birini ise ihsan buyurmadı.

1. Azîz ve Celîl olan Rabb’imdan, bizden önceki milletlerin helak edildikleri şeyle bizim de, helak edilmemesini dilemiştim.

Rabb’im, bu dileğimi bana ihsan buyurdu.

2. Azîz ve Celîl olan Rabb’imdan, yaban­cımız bulunan bir düşmanın bize galebe çalmamasını dilemiştim.

Rabb’im, bu dileğimi de, bana ihsan buyur­du.

3. Rabbimizden, tefrikaya düşürülmemeyi dilemiştim.

Rabb’im, bu dileğimi ihsan buyurmadı.» bu­yurdu.

Abdullah b. Amr (r.a.) der ki «Resûlullâh (s.a.v.), bana (Ey Abdullah! Sakın, sen filan gi­bi olma! O, geceleyin kalkıp namaz kılardı da, şimdi gece namazını bıraktı!) buyurdu.»

(M.A. Köksal, İslâm Tarihi, C. 18. Sh.: 348)