Mİ’RAC KANDİLİ

Resulullah ‘(s.a.v.) Efendimiz:

«Ben Kabe’de, Hicr-i İsmail’de, uyku ile uyanıklık arasında bulunduğum bir sırada, bir de baktım, Cibril (a.s.) bana Burak’ı getirdi…» Böylece başlayan yolculuk bir gece içinde ta­mam olmuştur.

Peygamberimiz (s.a.v.) Mescid-i Aksa’da iki rek’at namaz kılmıştır. «Bana peygamberler gösterildi, onlara, imâm olarak namaz kıldır­dım,» diyerek Mescid-i Aksa’daki namazı ta’rif etmiştir. Sonra yine Cebrail (a.s) ile bir­likte semâya yükselerek «Sidre’t-ül-Müntehâ» denilen kısma geldiği zaman Cebrail (a.s.) sev­gili Peygamberimiz (s.a.v.)’e:

«­­­­ Yâ Resûlullah, artık ben ileri gide­mem. Eğer bir parmak ileri gidersem yanarım. Daha ilerisi Allah (c,c.)’a ve Habîbine aittir.» demiştir. (Fizilâl’il Kur’ân. c. 9. s. 278-279).

Bundan sonra Peygamberimiz (s.a.v.) «Refref» adı verilen vasıta ile bu ulvî seya­hate devam ederek Arş, Kürsî, Cennet, Cehen­nem gibi varlıkları seyretmiştir. İşte Mi’rac, sadece Âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’e nasib olmuş, ulvî, semavî bir seyahattir. Bu olayın geçtiği geceye de İsrâ veya Mi’rac Gecesi adı verilir.