Mevlîd-i Şerîf okutmak ancak Resûlullâh (s.a.v.) Efendimizi sevmekle olur. Ashab-ı Kiram (r.a.e.) Efendilerimiz, Resul’ü Ekrem (s.a.v.) Efendimizi evlerine davet etmeyi büyük devlet bilirlerdi. Her müşkülleri hallolur, hayır bereket artar, evlerine feyz-i ilahi, rahmet-i ilahi dolardı.
O zamanda bulunsaydık, biz de davet ederdik. Zaten Mevlîd-i Şerîf okutulmasındaki maksat da, Ashabın yapmış olduğu bu uygulama gibi, Resûlullâh (s.a.v.) Efendimizi evimize davet etmek ve hayır ile bereket olması içindir.
Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v.)’in şairlerinden olan Hasan b. Sabit (r.a.), Peygamberimiz (s.a.v.)’in vefatından sonra onu metheden, ona olan özlem ve sevgisini anlatan birçok kaside söylemiştir.
Mevlîd-i Şerîf okur veya okutturursak Ashab (r.a.e.)’nin yaptığı aynı daveti manevi olarak biz de yapmış oluruz. Çünkü Cum’a günü getirilen Salavat-i Şerîfeyi bizzat kendisi alıyor. Öyleyse davete, yani Mevlîd-i Şerîf’e o da geliyor, demektir.
Sırrı Sâkatî (k.s.) buyuruyor ki: “Her kim Mevlîd-i Şerîf’i okutmak için bir yeri hazırlasa, niyet eylese, o kimse cennet bahçelerinden bir bahçe hazırlamış olur. Çünkü bu hazırlamış olduğu yeri Resûlullâh (s.a.v.)’in sevgisi için hazırladı.” Çünkü Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v.) buyurmuştur ki: “Her kim beni severse cennette o kimse benimle beraber olur.”
Ariflerin Sultânı İmam-ı Celâleddin es-Suyutî Hazretleri şöyle buyurmuştur: “Bir evde, ya bir mahallede veya bir camide Mevlîd-i Şerîf okunsa, orayı melekler sararlar ve onlara salavat getirirler. Oradaki bulunan cemaate Allâh’u Te’âlâ, rahmetini ve rızasını verir. Melekler yani Cebrâil, Mikâil, İsrâfil ve Âzrâil (a.s.) o cemaate dua ederler. Cenab-ı Hakk da onlara, o meleklerin duası üzerine rahmetini ve rızasını verir.”
(Yusuf Özge, Fitne, s.156-157)