Hz. Mahmud Sâmi (k.s.)’un hayatını manevi vazifelisi
ve ihvâna kılavuzu Muhterem Ömer Muhammed Öztürk’ün
kâleminden yayınlamaya devam ediyoruz:
Hz. Sâmi (k.s.), sâlih dostların birbirlerine olan yardımlarının
Kıyâmet günü de devâm edeceğinin tefsîrde beyân edildiğini
sohbetlerinde sık sık anlatırlardı:
Kıyâmet günü hesâba çekilen bir kulun seyyiâtı
hasenâtına denk geliyor. Meselâ, 1000 seyyiesi (günâhı)
varsa 1000 de hasenesi (sevâbı) var. Cenâb-ı Hakk Azze
ve Celle Hazretleri o kuluna anne babana git bir hasene
iste, verirlerse bana getir, seni cennete dâhil edeyim diye
buyuruyor. O kul Mahşer gününün o sıkıntılı anında Allâh
(c.c.)’un lûtfu ile anne ve babasını bulup durumunu onlara
anlatıyor. Onlar da evlâdım bugünkü günde biz kendimizi
kurtaramadık ki sana bir faydamız olsun; sana bir şey veremeyiz
diyorlar. O eli boş olarak, mahzûn bir hâlde Hakkın
huzûruna varıyor. Annem babam bana bir şey vermediler yâ
Rabbi diye durumu arz ediyor.
Bunun üzerine Hakk Te‘âlâ ve tekaddes hazretleri o kuluna:
“Senin dünyâ hayatında benim rızâm için sevdiğin bir
dostun yok mu idi?” diye soruyor. Cenâb-ı Hakk kulunun o
anda hâtırına getiriyor ve evet yâ Rabbi, filân kulun ile biz
dünyâ hayatında senin rızân için sevişirdik (birbirimizi karşılıklı
severdik) diyor. Allâh (c.c.)’un lûtfu ile o dostunu bulup
durumunu ona anlatıyor. Kardeşi cevâben diyor ki:
“Ey kardeşim, ne kadar hasene istersen alabilirsin. Ben
kendimi kurtaramadım, bâri sen kendini kurtar” diyor. Hesâb
veren kul, Cenâb-ı Hakkın huzûruna sevinçle geliyor ve
durumu arz ediyor. Bunun üzerine Sübhân olan Rabbimiz:
“Yâ öyle mi; o böyle bir ızdırâblı gününde kardeşine acıyarak
hasene veriyor; bense Cevvâdü Kerîmim, Erhâ-mü’r-
Râhimînim, her ikinizi de affettim” buyuruyor.
Ne büyük tebşîrât-ı ilâhî. El-hamdü li’llâhi rabbî’l-‘âlemîn.
Allâh (c.c.) cümlemize rızâsı için sevişmeyi nasîb etsin
(Âmîn).