Ramazan Ayıyla Alakalı Ayet ve Hadisler
Bu yazımızda Ramazan ayının ilk haftasını neredeyse bitirdiğimiz şu mubarek günlerde okuyabileceğiniz Ramazan ayıyla alakalı ayetlere ve Ramazan ayıyla alakalı hadislere yer vermeye gayret ettik.
Kuranın ifadesiyle oruç, İslâm’ın ana temellerinden biridir.
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.” (Bakara Sûresi: 183)
Bu ayetten oruç ibadetinin İslâm’la birlikte ortaya çıkmadığını anlıyoruz. Aksine oruç, tüm İlâhî dinlerde bilinen bir ibadet olmuş ve çeşitli şekillerde tutula gelmiştir. Allah Teâlâ bu ayet-i kerimesiyle bizlere, oruç ibadetinin insanoğlunun ortak, dinî bir görevi olduğunu bildiriyor.
Buharı ve Müslim’in rivayetine göre bir hadîs-i şerifte şöyle buyruluyor:
İbn Ömer (Allah onlardan razı olsun)’den rivayete göre Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“İslam beş şey üzerine bina edilmiştir. Allahtan başka ilah olmadığına ve Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve sellem)’in Allah’ın kulu ve Resulü olduğuna inanmak, Namaz kılmak, zekât vermek, beytullahı hac etmek ve Ramazan orucunu tutmak.” (El-Buharî, Müslim lafız Müslim; el-iman)
Ahmed b. Hanbel’in rivayetine göre Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) veda haccında insanlara hutbe vererek şöyle buyurmuştur:
Ebu Umame’nin rivayetine göre Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) veda haccında insanlara hitaben şöyle hutbe irat etti:
“Rabbinize kulluk yapın, beş vakit namazınızı kılın, (Ramazan-ı Şerif) ayınızda oruç tutun, mallarınızın zekâtını verin, sizden olan reislerinize itaat edin Rabbinizin cennetine girersiniz.” (Müsnedu Ahmed b. Hanbel: 22161)
Ebu Salih ez-Zeyyat (Allah ondan razı olsun)’dan Ebu Hureyre (Allah ondan razı olsun)’nin şöyle dediği rivayet edilmiştir:
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor: Ademoğlunun her ameli kendisine mahsustur. Oruç müstesna. Zira o, bana mahsustur. Onun mükâfatını ben takdir edeceğim. Oruç bir kalkandır. Sizden biri oruçlu olduğu gün cinsel ilişkide bulunmasın, cahillik edip de kem söz söylemesin. Biri ona sataşacak veya dalaşacak olursa “ben oruçlu bir kişiyim” desin. Muhammed (s.a.v.)’in canı yed-i kudretinde olan Allah’a yemin olsun ki; elbette oruçlunun ağız kokusu, Allah Teâlâ katında misk kokusundan daha hoştur. (Sahih-i Buharı bab; men intezere hatta tüdfene)
Bu hadîs-i şerîf, izaha gerek bırakmayacak şekilde iyi geçimi vurguluyor. Oruç, iştah ve şehveti dizginlediği gibi, ağzı ve dili kötü söz söylemekten de korur.
İbadetlerin sırlarına vakıf olan büyük zatlar: Oruç tutuğu ve namaz kıldığı halde bir türlü çirkin işlerden sakınmayan fenalık yapmaya devam eden kimseyi, abdest alırken su almadan yüzünü elini üç kere yıkayan kimseye benzetmişlerdir. Uzaktan bakan onun abdest aldığını zannetse de o gerçekte abdest almamıştır.
Ebu Hureyre (Allah ondan razı okun/den Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi veseiiem/in şöyle dediği rivayet edilmiştir:
Nice oruç tutan vardır ki, orucundan onun için sadece açlık vardır. Nice namaz kılan vardır ki, namazından onun için sadece uykusuz kalmak vardır. (Müsnedu Ahmed b. Hanbel)
Ramazan-ı Şerif orucunun farz olduğuna dair ümmetin icma’ı vardır. Bütün bunlardan dolayı orucun farz oluşunu inkâr eden İslam dairesinden çıkar.
Alâuddin Ebû Bekr b. Mesud El-Kâsânî, Bedâyiu’s- Sanâyi fi Tertibi’ş-Şerâi’ isimli eserinde Orucun farz olması; Kitap, Sünnet, İcma ile sabit olduğu gibi, aklen de sabit olduğunu söylemiş ve sözlerine şu şekilde devam etmiştir: Oruç ibadeti Allah Teâlâ hazretlerinin verdiği nimetlere şükretmeye vesiledir. Şöyle ki; oruç, kişiyi yemekten, içmekten, cinsi münasebetten men eder. Hâlbuki bunlar nimetlerin en fevkinde olanlarıdır.
Belli bir zaman bu nimetlerden istifade edememek kişiye nimetlerin kıymetini bildirir. Bundan ötürü oruç, nimetlerden istifade eden kişiyi bu nimetlerin hakkını şükretmekle ifa etmeye sevk eder. Nimete şükretmek hem aklen hem de şer’an farzdır. Bakara suresinin 185. Ayet-i kerimesi olan oruç ayetinin son kısmı da bu söylediklerimize işaret etmektedir.
“Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah’ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir.”
Kezâ oruç, takva sebebidir. Zira oruç tutan kişi, Allah Teâlâ Hazretlerinin rızasına istediği için bir de elem verici gazabından korktuğundan için, mubah olan şeyleri terk etmeye boyun eğer. Böylece haram olan şeylerden imtina etmesi kolaylaşır. Buna göre oruç, Allah (c.c.)’ın yasak etmiş olduğu şeylerden sakınmaya yani takva sahibi olmaya sebep olmuştur. Allah Teâlâ Hazretlerinin yasak ettiği şeylerden sakınmak farzdır. Geride mezkûr Bakara sûresi 183. Ayet-i kerimesinin son kısmı bu söylediklerimize işaret etmiştir: “Umulur ki korunursunuz.”
Oruç şehevî arzuları perdeler. Zira fazla yemek içmek şehevi arzuları hareketlendirir. Aç kaldığında ise şehevî arzuları kırılır. Bunun içindir ki Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve sellem) orucu “şehveti kırıcı” olarak nitelemiştir.
Abdullah (r.a.), Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in kendilerine şöyle dediğini rivayet ediyor:
“Ey gençler topluluğu! Sizden kim evlenmeye güç yetirirse evlensin. Çünkü bu gözü (haramdan) daha iyi sakındırıcı, namusu daha iyi koruyucudur. Kim güç yetiremezse, oruç tutmalıdır. Zira oruç onun için şehvet kırıcıdır.” (Buhari, Müslim lafız Müslim en-Nikâh bab: Îstihbabu’n-Nikâh)