Hz. Peygamber (s.a.v.)‘in tıbba dair hadislerinin bir kısmı genel tıp konularına, bir kısmı koruyucu hekimliğe ve diğer bir kısmı da tedâvi etmeye dair ilaç tariflerinden ibârettir. “Kim, bilgisi olmadığı halde hekimlik yapmaya kalkışırsa, sebep olacağı zararı öder” gibi hadislerinde tıbbın temel ilkelerini ortaya koymuştur.
Karantina uygulamasını yine ilk kez Peygamberimiz (s.a.v.)’den öğreniyoruz: “Bir yerde tâûn (veba)’un bulunduğunu işitirseniz oraya gitmeyiniz. Bulunduğunuz yerde meydana gelmişse oradan da ayrılmayınız.” (Buharî)
Hadîs-i şerîfin birinci kısmı dışarıdan gelinerek hastalık alınmasını önleyici, ikinci kısmı ise hastalığın bulaştığı bölgeden etrafa yayılmasını durdurucudur. Bir insanın salgınlı bölgeden dışarı çıkabilmesi için ancak sağlam olması gerekir. Bu emir daha henüz hastalanmamış, fakat vücuduna mikrop girmiş olanları, bir başka deyimle kuluçka dönemindekileri de kapsamaktadır.
Vebanın bulaşıcı bir hastalık olduğunu ilmî yoldan açıklayan doktor İbn-i Hâtip’tir İbn-i Hatip, “El-Mukni’ü’s Sail ani’l Maradı’l Hail” isimli eserinde, kara ölüm diye nitelendirilen, Avrupa’yı kasıp kavuran, çaresiz bırakan veba salgınına mantıkî bir izâh kazandırıyordu. Şahsî deney ve tecrübeleri, âyet ve hadislerin ışığı altında modern bir anlayış içinde açıklık getiriyordu. İbn-i Hatip, vebanın kesinlikle bulaşma yoluyla yayıldığını anlatıyordu.
İbn-i Hatip, hiç şüphesiz âyet ve hadislerden il-hâm alıyordu. “Kendi kendinizi tehlikeye atmayı-nız.” (Bakara s. 195) buyurulmuştu. Nitekim Hz. Ömer (r.a.) Şam’da veba salgınının çıktığını öğrendiği za-man oraya girmemiş, askerlerinin halkla görüşmele-rini engellemişti. Ta o zamanlar, günümüzde gelişti-rilen karantina usulü, böylesine tatbik edilmişti. İşte İbn-i Hatip’in önünde izâhlarını dayandırdığı böyle-sine sağlam deliller vardı. İbn-i Hatip’in bu konudaki eseri 1863 yılında M.J. Müller tarafından tercüme edilmiş ve neşredilmiştir.
(İslâm ve İlim, s.35; Dr. Mahmud Denizkuşları;Kur’ân-ı Kerîm ve Hadîslerde Tıp)