Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kıyâmet günü içki içenin görünüşü, kokusu leşten kötü, testisi boynuna asılı, kadehi elinde, eti ile derisi arası yılan akrep dolu, ateşten bir ayakkabı giymiş, onun sıcaklığı beynini kaynatır. Kabrini cehennem çukurlarından bir çukur bulur. Firavun ve Haman ona cehennem-de arkadaş olur.”
Hişam, Cafer b. Birkan, Zührî, Osman b. Affan (r.a.) hazretleri’den anlatıyor: “Bir gün kalktı; bize hutbe okudu. Bu hutbesinde şöyle dedi: “Ey insanlar, içki içmeyiniz. Çünkü içki kötülüklerin anasıdır. Sizden önce gelen ümmet âbidlerinden biri mescitten dönüyordu. Karşısına kötü bir kadın çıktı. Kadın hizmetçisine emir verdi; tutturdu; evine attırdı. Kapıyı da kilitledi. Yanında bir şarap fıçısı, bir de küçük bir çocuk vardı.
Kadın, âbide şöyle dedi: “Biraz şarap içmeyince benden ayrılamazsın. Eğer şarabı içmek istemezsen benimle birlikde olacaksın. Bana saldırmak istemezsen bu çocuğu öldüreceksin. Eğer bunlardan hiçbirini yapmazsan bağırırım. Gelenlere şöyle derim: “Bu adam evime zorla girdi.” Senin doğruluğuna kim inanır ki?” Adam şaşırdı. Kendi kendine şöyle dedi: “Bu kadına o işi yapamam. Hele bu çocuğu hiç öldüremem.” Ve şarabı içti. İçtikçe kadına: “Daha doldur” dedi. İçtikçe içti. Sonunda hem kadına saldırdı hem de çocuğu öldürdü.
Hz. Osman (r.a.) devam etti: “İçkiden kendinizi koruyun.Çünkü o, kötülüklerin anasıdır. Şunun bir gerçek olduğunu söylüyorum. İman ve içki bir kalpte durmaz. Birinin diğerini yok etmesinden korkulur. İçki içenin dilinden küfür kelimesi çıkabilir. Dili de o kelimeye alışırsa ölümü anında aynı küfür kelimesini söyleyebilir. Böyle olunca ve dünyadan kâfir gidince de cehennemde sonsuza kadar kalır. Bunun sebebi de hayatı boyunca işlediği günâhlardır. Bu durumuna hasret ve pişmanlık duyar ama faydasızdır.”(Ebul Leys Semerkandî, Tenbihu’l-Gafilîn, s.157-158)