Fitre sadakası, Ramazân ayının sonuna yetişen ve temel ihtiyaçlarından başka en az nisâb miktarı bir mala sâhib bulunan her Müslümân için verilmesi vâcib olan bir sadakadır. Fıtır sadakası, buğdaydan yarım sâ’; hurma, kuru üzüm ve arpadan bir sâ’ verilir. (1 sa’: 1040 dirhem ki o da yaklaşık 3120 grama karşılık gelir.) Fıtır sadakası, sevâb için verilen yaratılış ikrâmı demektir. Bu bir yardımlaşmadır, orucun kabûlüne ve can çekişme ile kabir azâbından kurtuluşa bir yoldur. Yoksulların ihtiyaçlarını gidermeye, bayrâm gününün sevincine katılmalarına bir yardımdır. Bu yönü ile fitre sadakası, insanlık için bir hayır ve bir görevdir. Fitre sadakası, bayramdan önce verilirse fakîrler bayrâmlık ihtiyaçlarını gidermiş olurlar. Bayramdan sonraya bırakılması ile bu sadaka düşmez, kaza edilmesi gerekir.
Bir kimse, kendi zevcesinin ve akıl sağlığı yerinde büyük evlâdının fitre sadakasını vermekle yükümlü olmaz. Çünkü bunlardan herbiri kendi başına tasarruf hakkına sâhib mükellef kimselerdir. Onun için bunlardan her biri nisâb miktarı mala sâhib ise zekâtını kendi malından vereceği gibi, fitre sadakasını da kendi malından vermekle yükümlüdür.
Aynı zamânda sadakalarda bir ibâdet mânası vardır. Koca, zevcesine âid bir ibâdet görevini yüklenmek için evlenmemiştir. Ramazân’da bir özür sebebiyle oruç tutamayan kimseye de fitre sadakasını vermek vâcibdir. (Hasta, yolcu ve takatsiz kalmış ihtiyar gibi…) Fitre sadakası, zekât gibi niyet edilerek fakîrlerin mülküne geçirilir. Yemek ikrâmı şeklinde verilemez. Bu niyet, malı ayırırken yapılabileceği gibi, fakîre verirken de yapılabilir. Ancak fakîre bunu verirken fitre olduğunu söylemek gerekmez. Ayrıca fitre sadakası, yükümlünün bulunduğu yerdeki fakîrlere verilmelidir. Başka yerlere gönderilmesi mekrûhtur. (Ancak kişi, bulunduğu yerde verecek fakîr bulamıyorsa başka yere göndermesi mekrûh değildir.)
(Ömer Nasûhî Bilmen, Büyük İslâm İlmihâli, s.379-381)