Bize hep şu nasihât edilirdi, “Bankalar gibi haram işlenen mekânlara girmeyin. Girmek zorunda kalırsanız, helâya girer gibi sol ayağınızla girip, sağ ayağınızla çıkın. O mekânda ruhunuz kabz olunacak olursa bedeniniz dışarıya düşsün.”
Nereden nereye değil mi?
Artık bankasız hiçbir işlem yap(a)mıyoruz. Mazeretimizden bol bir şey de yok. Biz haramlara daldıkça, meşru alternatifler üretmek yerine, gayrimeşruları meşrulaştırmaya gayret ettikçe başımıza taş yağsa haktır. Bir de faize farklı kılıflar giydirip, adım adım meşrulaşmasına izin veren günümüz âlimlerini gördükçe, küçük dilinizi yutuyorsunuz. Çocukluğumu geçirdiğim dağ köyünde, o günlerde bir köylüye “banka nedir” desek, yüzde 95’i asla bilemezdi. Ama bugün kredi borcu olmayan, cebinde çiftçi kartı/kredi kartı bulunmayan pek kimse kalmamış aynı köyde…
Bugün ben, kiramı elden ödeyemiyorum.
Birileri bankadan ödemeye mecbur bırakıyor. İmtihânı bol, sorumluluğu ağır, vebâli çok, kısaca zor bir çağdayız. Bu hâlden mutsuz pek çok insan olduğundan şüphe yok. Ama pek çoğu bir değişim istiyor mu, bundan da pek emin değiliz.
Faiz belâsı ve diğer haramlar hepimizi ve her yerimizi kuşatmış durumda. Mücadele etmesi gerekenlerin hâli, biz fanilerden farklı değil. Makâm, mevki hırsı, gelecek endişesi, mideler ve dolayısıyla hücreleri istila etmiş şüpheliler/haramlar zamanın ağır imtihânlarından. Virüs bir kere girmeye görsün çıkarmak büyük maharet ister. Ne yazık ki o virüs girmiş. Allâh (c.c.) hepimizi ıslâh etsin! İbn Mesud (r.a.)’den rivayet edildiğine göre, Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Faiz yetmiş üç kısımdır/çeşittir. En hafifi kişinin annesiyle zina yapması gibidir…” (Hakim) Hakim (r.âleyh) bu hadisin sahih olduğunu belirtmiş, Zehebi (r.âleyh) de ona mu vafakât etmiştir.
(Kemal Özer, Gerçek Hayat, Ocak 2020)