Bir rivayete göre; Velid b. Mugîre, Peygamberimiz (s.a.v.)’e gelip,: “Bana Kur’ân oku!” dedi. Peygamberimiz (s.a.v.) de; “İyi biliniz ki, Allâh, size adaleti, ihsanı, akrabaya vermeyi, emr eder, ve sizi fuhşiyattan, fenalıklardan ve zulüm yapmaktan nehy eder. Dinleyip tutasınız diye, size öğüt verir” (Nahl s.90) mealli âyeti okudu. Velid b. Mugîre: “Vallahi, bu sözde öyle tatlılık, öyle güzellik ve parlaklık var ki, o, tepesi bol yemişli, dibi ve kökü sulak yemyeşil bir ağaç sanki! Bunu beşer söyleyemez! Bu,bir beşer sözü değildir!” demekten kendisini alamadı. Bu sözünü işiten Kureyşlilerden bazıları, bir araya gelerek: “Vallahi, Velid dininden dönecek olursa, muhakkak, bütün Kureyşîler de dinlerinden dönerler!” dediler. Ebu Cehil bunu işitince; “Ben, vallahi, sizin için, onun hakkından gelirim!” diyerek Velid b. Mugîre’nin evine vardı. “Ey amca! Kavminin, senin için sadaka mal toplamak istediklerini, topladıklarını gördün mü?” dedi. “Ne için topluyorlar?” diye sordu: “Sana vermek için! Çünkü, sen kendisinden birşeyler elde etmek için Muhammed’in yanına gidiyormuşsun!” dedi. Velid b. Mugîre: “Kureyşîler benim malca kendilerinin en zengini olduğumu bilirler. Ben mal ve evlatça onlardan daha zengin değil miyim?” dedi. “Öyle ise, sen Kur’ân hakkında bir söz söyle de, kavmin işitsinler ve senin ondan hoşlanmadığını, inkâr ettiğini anlasınlar!” dedi. Velid b. Mugire müslüman olmamasına rağmen şunları söyledi: “Ne söyleyeyim bilmem ki! Vallahi, içinizde şiirlerin her çeşidini; recezini, kasidesini ve cin şiirlerini benden daha iyi bilen kimse yoktur. Vallahi, onun söylediği bunların hiçbirine benzemiyor! Vallahi, onun söylediği sözde öyle bir tatlılık, öyle bir parlaklık ve güzellik var ki, sanki tepesi bol yemişli, dibi sulak yemyeşil bir ağaç o! Hiç kuşkusuz, o söz, herşeye üstün gelir. Fakat, ona hiçbir şey üstün gelemez! O, altındakini de kırar!”
 (M. Âsım Köksal, İslam Tarihi)